Önce Günaydın Sonra İlk Adım

Adı Ece.
Bir yaşına basmamış daha, bütün çocuklar gibi ve kadar güzel çok güzel.
TRT belgesel kanalını seyrediyorum ve gözlerim doluyor.
Ece’nin ilk adım çöreği yapılıyor Anadolu’nun bir köyünde ve bu çörek imece bir tören ile yapılıyor.
Köyün kadınları, kızları toplaşmış kimi fırın yakıyor kimi un eliyor hamur yoğuruyor kimi.
Çeşitli şekillerde ve boyutlarda yüzlerce çörek yapılıp nar gibi kızartılıyor ve Cuma gününe denk getirilen imece tören sonrasında Cuma namazı çıkışında namaza duranlara da dağıtılıyor çörekler.
Çocuğun adı Ece bu da ailenin çağdaş bir düşünce ve yaşam tarzını benimsediğinin bir göstergesi ve ne güzel ki Cuma namazını ellerinin tersi ile itmiyorlar, dindarlar ve namaz ritüeline uymayanlar dostluk dayanışma içinde ve o güzelim o bin yıllardan süzülüp gelmiş geleneklerini de yaşatıyorlar.
Düşünün ilk adımlarını atan çocuk için çörek yapılıyor, bir nevi bayram yani, lokma günü gibi mevlit kandili gibi ama ille de sivil ve her çocuk için, belirli bir günü yok, yürümeye başlayan çocuklar için yapılıyor ve bütün köy konu ile ilgili, katılıyorlar da coşku ile.
Böylesi bir güzellik niye bizde de yok diye düşünüyorum.
Bir benzerini de bir Amerikan belgeselinde görmüş ve yine yazmıştım
Amerika’nın bir kasabasında yeni yeni doğmuş çocuğun sağır olduğu teşhis edilince mahalle sakinlerinin neredeyse tümü işaret dili öğrenmeye başlıyordu.
Kalabalıkların halk olması halkın millet olması ve yaşanan toprağın memleketim olması böyle bir şey işte.
Köyümüzde bir çocuğun ilk adımlarını atması niye köylüler olarak hepimizi ilgilendirmiyor sevindirmiyor ve ailenin coşkusuna katılmıyoruz.
Tam da bunu yazmışken, hey Cumhur kendine gel bu ülkede çocuklar doğdukları köylerde okulları hükümet eliyle devlet tarafından kapatıldığı için ilkokula gidemiyor, sözüm ona branş dersi alsınlar diye şehir ilkokuluna taşınıyor ve bu da çağdaşlık modernlik olarak pazarlanıyor daha da kötüsü neredeyse senden başka kimsenin itirazı yok bu kötülüğe, evet bu bir kötülük çocuklara yaptığımız bir kötülük bu.
Biz yıllarca direnmiştik, dayanıştığımız için, köylerimiz köy olduğu için, esnaflarımız esnaf zanaatkârlarımız zanaatkâr olduğu için, kopan gömlek düğmemizi kendimiz diktiği için ve sokağımızdaki bir düğünün bütün sokağın düğünü olduğu için direngendik bir birimizi sevdiğimiz ve dayanıştığımız için direnebilmiştik.
Sonra ne mi oldu.
Carpe diem günlerini çağırdık ‘‘ iştahla ’’ anı yaşadık andan önceki anları zamanları hiç aklımıza getirmeden ve yarınları hiç düşünmeden.
Dayanışmak bir sevgi belirtisidir, sevmekle başlar ve imece ile sürer, imeceyi hatırlayın.
Bildiğim için rahatlıkla yazıyorum, 1980’lere kadar Gönyeli köyünde inşa edilen her evde bütün köyün köylülerin emeği vardı imece yapıyorlardı.
Göçmenköyü de gönüllü emekle imece yapmıştık.
Şimdi hiçbir köyümüzde günaydınlaşan insanlar yok.
Yok.