Perşembenin Gelişi

Bu gün Perşembe dediğimde ne demiş olabilirim ki takvimler zaten 14 Aralık Perşembeyi gösteriyor.
Bazı konuşmalar yazmalar böyledir işte hiçbir şey söylemedikleri yazmadıkları halde iyi hatip ( doğru söylüyor ) meşhur yazar ( doğruyu yazıyor bu günün 14 Aralık olduğunu o yazmasaydı biz nereden bilecektik ki ) olarak kendilerini pazarlıyor ve alkış alıyorlar.
İlle de perşembeye takılmayın hükümet kötü yönetiyor diye her Allah’ın günü söylenmek ve yazmakla geçiyor çoğunuzun ömrü.
Alem aşikâr olan bir şeyi söylemek yazmak insanın kendini önemsememesi önemsemediği için de geliştirmeye yenilemeye heves etmemesine yol açar.
Kırk yılı aşkın bir süredir şu parti yaramaz biz gelince her şeyi düzelteceğiz lafazanlığı ile ömürler geçti.
İlk defa bu hükümet yaramaz kötüdür dediğimde 16 yaşındaydım ve şimdi ise 72 tutup da bu hükümet yaramaz dersem ve bunu 56 yıldan beridir lafı hiç değiştirmeden ve geliştirmeden söylersem yazıyor ve düşünüyor söylüyor olmama büyük çok büyük bir haksızlık ediyorum demektir.
Söylemek çünkü dün söylediğinden daha farklı daha güzel bir şey söylenirse söylemek olur ve yazarlık bundan bile fazladır.
Kendimden başkalarının da hele de genel çoğunluğun bildiği söylediği yazdığı şeyleri yazacaksam eksik kalsın o yazarlık, kalemi bırakıp ıslık çalmaya ya da karnımdan şarkılar söylemeye başlarım ( karnımdan şarkı söylediğim sürece Dadaloğlu ve Kalender’ dahi Şeyh Bedrettin Destanı’nı Cem karaca gibi söylerim amma iş sesli söylemeye gelince yanar gülüm keten helva )
Geçelim.
Özlü sözleri tekrarlamayı çok sevenler vardır. ‘‘ Ne varsa düne ait / dünde kaldı cancağızım / bu gün bize / yeni şeyler söylemek lâzım ’’ derler bir Salı gün ve hiç sıkılmadan Çarşamba gün de bunu söylerler sonra Perşembe, Cuma cumartesi Pazar pazartesi ve gelir yine Salı ağızda aynı nakaratla.
Sakızların bile çiğnenme ömrü varken çoğu yazıcı ve düşünücü !! aynı lakırdıları bir ömür boyu tekrarlarlar da tekrarlarlar.
Misal : etle tırnak gibiyiz, kırk sene bunu tekrar tekrar söyleyip de tırnağın çok da matah bir şey olmadığını bir an bile düşünmedikleri gibi kimin et kimin tırnak olduğu gibi bir sorunun sorulabileceğini akıl edip de bir cevap düşünme zahmetine katlanmazlar.
Biliyorum evet düşünmek çok zordur. Her insanın harcı değildir değildir de bari düşünmeye dair bunca üşengeçlik varken niye oralara aday olup daha kötüsü seçiliyorsunuz da.
Evet bu yazımda yeni bir şey söylemedim sanabilirsiniz.
Söyledim oysa.
Bakanları mebusları bir daha dinlerseniz tv kanallarında ya da köy ziyaretlerinde işte o zaman anlayabilirsiniz yeni ve size dair bir şey söylediğimi.
Hoş türküdür, kendin ettin kendin buldun.
Yeni topraklar ve yeni tohumlar içinizdedir.