Suçlu pusuda, takke düşmüş kafalarından, suç zanlılarının. Bunlar iğrenç görüntüler...
Halbuki ne kadar da şirin gözüküyorlardı yurttaşlara... Dillerinden bal akıyordu konuşurlarken kendilerine. İşte gerçek devlet babaları bunlar. Saygı dersen saygı. Sevgi dersen alası.
Hele bir de yardım iste efendilerden. Yok yazmıyor alfabelerinde... Kitabına uyar veya uymaz yok yoktur ağızlarında. Çünkü onlar yasaları manipule etmede ustalaşmış insanlar. Yasal engel söz konusu bile olamaz. Yasalar nerden çıkar diye sorulsa kendilerine elbette meclis derler rahatlıkla. Çünkü meclisin çoğunluğu da kendilerde. Onun için hodri meydan. Yasalar değiştirilir işlerine geldikçe. Gerekirse kökünden sökülür atılır çöpe.
Muhalefet edebilecek sayısal güç nerde... Denetim mi... Denetim de ellerinde. Kanun yoksa ne çıkar, olsun... Kanun gücünde kararname var... Emirnameler ne der... Ne derse desin Allah kelamı değil ki onlar emirname dediğin gelip geçici kurallar o da kendi insiyatiflerinde.* Çocuk oyuncakları gibi nerdeyse. Yahu hatalısınız diyorlar... Kulaklar bile duymuyor... Tıs yok... Kabul hiç... Yahu vatandaş deprem acısı ile kıvranıyor. Acıları gözler önünde biçarelerin.
Nerde devlet diye feryat etmekte millet. Devlet kalmış enkazların altında. Çaresiz çırpınışlar. Onların sadece bir derdi var... Yakın gelecekte vatandaş kendilerine hesap sormaya hazırlanıyor. Orda da bir bildikleri var Türk insanında öfke var ama kin yok... Zaman her yaranın ilacı.
Madem gücümüz hala yerinde zamana oynar, yolunu bulur, erteleriz seçimi yüzüne güleriz halkın. Nasılsa Türk insanıdırlar unuttururuz onlara çektiklerini. Yine koparırız ellerinden seçimi...
Laf aramızda onların tümü balık hafızalı. Allah’ın izniyle. Yeter ki istediğimiz gibi işlesin zaman. Ama yasa, ama Anayasa, ama verilen sözler Ama halkın istemi... Her şeye çare var... Çareleri çözmenin ustalığı da bizde. Gerisi mi? Gerisi de YALOVA KAYMAKAMI... Hadi artık getirin ince belli bardakları.