Gonçarov’u bilen bilir. Bilmeyenlerin birazı da onun roman kahramını olan Oblomov’u bilirmiş gibi yapar.
Bu mış gibi yapmak meselesinde uzun kulaktan duymak önemli bir yer tutar.
Solu mesela bilmek bir hayli zahmetlidir de miş gibi yapmak için solun iyi bişey olduğunu duymak yeterlidir.
Şükürler olmasın ki KKTC entelleri arasında mış gibilik nerdeyse bir tiryakiliktir.
Oblomov’u duymaktan mütevellit bilirmiş gibi yapanlar, Gonçarov’un bu romanı insanlar Oblomov’u iyi örnek alsın diye yazdığını sanmaktan dolayı Oblomov taklitçisi olurlar ki, sanki de Oblomov, Don Kişot gibi, İnce Memed gibi olumlu bir roman kahramanıdır da taklit edilmesi elzemdir.
Oblomov hep düşünürmüş gibi yapan, kulağına gelen ve iyi sandığı bişeyi, hep daha iyi yapacakmış gibi düşünen ve fakat adım atmaya üşenen bir modeldir.
Benzerleri, taklitleri bizde de peeeee sayısına bereket yığınla.
Misal; federasyonun iyi bişey olduğunu duymuştur, artık işi gücü oturduğu yerden federasyona övgüler düzmek ve bunu en iyi kendisin yapacağına dair hayaller, ham hayaller kurmaktır, o kadar ki kendi mahallesini federal hale getirdikten sonra başka mahallelerin, devletlerin hatta Avrupa, Asya’nın federasyon olması da ondan sorulacaktır.
Biliyoruz ki gün, Gonçarov’un yaşadığı 1800 lü yıllardan çok farklı, bu nedenle günümüz Oblamov’ları, bir köy odasında, yatağına kıvrılıp yatmaz, teknoloji ile donanmış bir miskinliğin bireyidir.
Süper akıllı cep telefonu, bilgisayarı, arabası ve uçak biletleri vardır.
O nedenle daha bir aktivisttir ( eskiden eylem vardı, militan vardı şimdi onların yerini aktivite ve aktivistler aldı, örneğin iki toplumlu zuk ya da jack daniels içmek bir aktivitedir, içenler de aktivist) Yazımızın konusu olan modern Oblomov, hakkını yemiyelim, klavye kullanıcısıdır ve mikrofon, danışılandır da, danışman olduğu alanlar ve kişiler nabza göre değişken olsa da, kendisini dev aynasında görme, ve narsizmi sabittir, bu sabitlik evropalardan aldığı alkışlar ve dizbağı nişanları ile defalarca kanıtlanmıştır. Beklemeyi bilir, bekler..
Nereye kadar mı.
Cakanın ve itibarın kendisine altın tepsi ile sunulduğunu sanacağı yere kadar. Gayrı federe ligde kendisi kadar iyi topçu olmadığına canı gönülden inanıyordu, o kadar ki, ve Tanju Çolak’ın, Ronaldo’nun, Messi’nin kaçırdığı golleri oturduğu yerden yüzde binbeşyüz atacak kadar. İş oturduğu sandalyeden kalkıp Ayyorgi’nin antrenmanlarına katılmakta idi.
İşte ona üşeniyordu, oturduğu yerden habire golleri sıralayıp, takımı önce kendi liginde sonra da şampiyonlar liginde kaç defa şampiyon yapmıştı…
Böyle böyle eyleşip giderken…
PSG den profesyonel teklif aldı ve atlayıp gitti Paris’e.
Zavallı Neymar ile Mbappe’nin çekeceği vardı.
Sonrası mı.
O erer muradına gerisini eşşek govalaya.