Eskiden, tarihte yaşananları kitaplardan okur ve ona göre kafamızda bir algı oluşurdu. Bizim kuşak kendisi tarih yazdı. ABD’nin Irak’ı işgali sırasında, işgali/tarihi canlı yayınlardan izleyebilme olanağını bulduk. Çağımızda artık tarihin akışını canlı yayınlarla, anında ya da az gecikmeli olarak izleyebiliyoruz. Hem de tek kanaldan değil, çok sayılı kanaldan ve çok değişik açılarla!
Bir ülkeyi tanıyıp sevmişseniz, orada yaşananlara bir başka bakarsınız. Savaş yaşayan Kırım, Ukrayna ve Suriye benim için öyledir. Ukrayna ile Kırım’a bolca girişlerim, oralardan insanlarla uzun soluklu dostluklarım oldu. Ukrayna çok güzel bir ülke, Kırım bir başka güzel! Ruslar, Kırım işgal etti, Ukrayna’ya saldırdı ve o güzel coğrafyalar cehenneme döndü. Hem insancıl dramlar, trajediler yaşandı, hem güzellikler yok edildi. Halen de bunlar sürüyor.
Suriye’ye tek bir kez gitmişliğim vardır ama orada ülkeyi iyice tanıyacak kadar bir süre geçirdim ve çok yakın dostluklar kurdum. Arap Yazarlar Birliği’nin çağrılısı idim. Karayolu ile Hatay’dan Suriye’ye geçtik. Oradan ver elini Şam! Şam’ı bolca gezip görme ve tanıma olanağım oldu. Bazı temaslar da yaptım. Ayrıca Şam’ın 215 kilometre kuzeydoğusunda, çöl içindeki tarihî Palmira şehri ile Ürdün ve İsrail sınırlarına yakın Güney Suriye’ye günübirlik geziler düzenlendi. İsrail’in işgali altında olan ve dünya medyasına sürekli konu olan Golan tepelerinin dibine, Suriye’nin kontrolündeki son nokta da gittim. Ayrıca Şam’dan, araba ile (son günlerde çok sık duyulan) Humus ve Hama üzerinden Halep şehrine gidip birkaç gün de orda geçirdim. Üniversite’de de “Kıbrıs’ta Arap İzleri” konulu bir konferans verdim.
Tümü de belleğimde capcanlı!
***
Rusların Kırım işgali sürüyor. Ukrayna’ya Rus saldırıları durmadı. Suriye’de 13 yıldan beri süregelen iç savaş, yıldırım (12 gün) hızıyla muhaliflerin zaferiyle bitmiş görünüyor. Bu 12 günde çokça adı geçen Halep ve çevresi (Mümbiç, İdlip, Afrin gibi), ile Hama, Humus, Şam adları ile coğrafyaları benim için tanıdık. Muhaliflerin ilerleyiş/harekat yönleri olan Halep (ve çevresi) - Hama - Humus - Şam rotası da bana tanıdık. Bir tek fark var. Muhaliflerin harekâtı Kuzey’den Güney’e idi. Ben Güney’den Kuzey’e gittim. Şam’dan güneye inen yolu da geçtim. Yani muhaliflerin 12 gün süren harekât alanları, -neredeyse bire bir- gezip gördüğüm yerlerdir.
***
12, bazen 13 parçalı olan muzaffer muhaliflerin başı çekenleri İslamcı/cihatçı! Buna karşın gerçekleştirdikleri yıldırım harekâtı ile davranış biçimleri dikkat çekici: Sivil halktan kayıplar olmaması konusunda dikkatli davrandılar. Şiddet kullanmadılar, talan tecavüz gibi -savaşın neredeyse doğal sonucu olarak kabul edilen- eylemlerde bulunmadılar. En azından şu ana kadar ben bu konuda bir haber görmedim.)
Yine de insanın aklına sorular takılıyor: İç savaş bitmiş görünüyor ama kesin bir sona mı ulaştı yoksa yeni bir hesaplaşma mı olur? Suriye şeriata dayalı din devleti mi yoksa özgürlükçü, eşitlikçi, çoğulcu bir demokrasi mi olacak?
Hiçbiri belli değil!
Tam bir “Quo Vadis Suriye” durumu? (Yani Suriye nereye gidiyor?)
Hep birlikte göreceğiz.
***
Suriye bizim komşumuz. (Türkiye’den sonra en yakın ikinci komşumuz. Ada’yı paylaştığımız Güney Kıbrıs dışında tabii!) Anavatan Türkiye’nin de komşusu! Öyle bir komşu ki “sorunlu” olduğu zaman beka ve ulusal güvenlik sorunlarının kaynağı olabiliyor ve bu konuda “sabıkalı!” Bu bakımdan iyi komşuya dönüşmesi önemli hatta şart! Peki ama islami/cihatçı bir rejim iyi komşu olabilir mi? Ben kuşkuluyum ve böylesi bir Suriye Türkiye bakımımızdan kabul edilir değil!
Bu arada 12/13 parçalı muhalefetin başarıya tek başına ulaştığına inanan yok. Ben de inanmıyorum. Bana göre bu başarının arkasında Türkiye var. Tek başına değilse bile ana unsur o ve kazananların başında o geliyor ama önemli olan kazanmışlığın sürdürülür olması! Peki ama Esad/Esed rejimi benzeri bir yönetim ya da islami/cihatçı bir yönetimle Türkiye Suriye bağlamındaki kazanmışlığını sürdürebilir mi?
Bana göre edemez. Suriye’nin, Türkiye’nin, bizim ve dünyanın çıkarına uygun tek çıkış yolu, özgürlükçü, eşitlikçi, hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına dayalı, kendi özgün yapısını oluşturan etnik azınlık ile dini farklılıkları göz ardı etmeyen ve belki de daha önemlisi, Suriyelilerin içselleştirebileceği bir siyasal yapı görünüyor.
Unutulmasın ki Suriye, 1. Dünya savaşı galibi İngilizlerle Fransızların çıkarları için kurduğu uyduruk bir devlet! Sınırlarından da belli! Bunun şunun için söylüyorum: Uyduruk bir Devleti ayakta tutmak için özgürlükçülük, eşitlikçilik, hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına dayalı, kendi özgün yapısını oluşturan etnik azınlık ile dini farklılıkları göz ardı etmeyen bir yapı gerekli de ondan!
12/13 parçalı muzafferler bu yola giderler mi, İsrail faktörü ya da emperyal “iştiha” buna göz yumar mı, ABD ve sadık bendeleri Suriye’ye kendi demokrasilerini götürmeye kar verir mi, bilemem. Bilemem çünkü Suriye bizim gibi coğrafya mahkûmu bir ülke!