Kaç yaprak varsa ağaçta :
Eylüldü ekim kuş uçumu uzağımızda yürüyordu bir çocuk oyundan yorgun ve şarkısı annesinden hatıra.
Kaç yaprak varsa ağaçta :
İnceydi ipekten soluğu su
Sesi ertelenmiş güzel günlerden söz ediyordu / ansızın dağ. Çatmış kaşlarını bir keman inliyordu gecelerde.
Kaç yaprak varsa ağaçta :
O kadar da öfke sevdayla yoğrulmuş
Öfkenin bitmesini kim beklerse yanılır çünkü öfkesi bitmiş insanın kavgası da olmaz. Bileylerdi öfkemizi sömürge döneminden sonra başkaları da
Ve şiirler döktüm kuşlara taşlara yollara dağlara dallara
Ve
Dal deyince kökler kökler deyince su
Su ki çekirdektir şiire
Şiir kime söylenmekte
Neyi söylemekte
Waşington diye bir yer vardı yağmur yağıyordu
Az büyüdük ellerim piyade tüfeğine kabza olacak yaşta ve hepimiz öyle
Tuncay nöbetindeydim 7 – 10 ve 4 – 7 lisede öğrenci, Özçelik müdür felsefeyle tanıştık resimle müzikle şiirle geçerdi nöbetler
Yaşar Kemal, İnce’nin ikinci cildine soyunmuştu ve Orhan Kemal yine yoksuldu, Nazım ölmüş kitapları yasaktı Kemal Tahir Asya tipi üretim tarzı üzre düşünür Devlet Ana’yı kurardı içinde. Denizgiller yankee go home diyordu Köfünye kan revan içinde. Cumhuriyet’te İlhan Selçuk, Akşam’da İlhami Soysal okuyorduk. Emrah dedi Cem Karaca ve bildik sevdik türküleri daha çok. Aybar, Mehmet Ali Aybar sol diyordu ve ekliyordu güler yüzlü sosyalizm diye. Biz yaşımıza bakmaz dünya kurtarıyorduk.
ve şair ‘ ıslanana dek ıslanmamışsın serçe’ diyordu SERÇE ve Ç.
Islanmak güzeldir bildik
ve yaş yetmiş yağmurda yürüyorum aşkla aşka