“Tanrılar Çıldırmış Olmalı”

Öyle sanat eserleri ya da roman, sinema filmi adları var ki bazen konusunun, yazarının/ yönetmeninin çok ötesinde anlam kazanır, kavram olur ya da deyime dönüşür: Tanrılar Çıldırmış Olmalı, Quo Vadis?, Silahlara Veda, Çanlar Kimin İçin Çalıyor?, Vadim O kadar Yeşildi Ki, Lili Marlen gibi!
Yazımın başlığı da ünlü bir sinema filminden alınma ama filmle ilgisi yok. Yalnızca adını kullandım.

***

İç politika, uzunca süredir ilgi alanımdan çıktı. Kıbrıs sorunu, bizim Var Oluş Savaşımımızla doğrudan ilgili! Bu bakımdan -can bedence durdukça- ilgi alanımdan hiç çıkmayacak ama bu aşamada Kıbrıs sorunundan söz etmek ya da sorunla ilgili bir anlaşma beklemek bana “abesle iştigal” gibi geliyor.
Anlayacağınız, giderek ve yoğun biçimde, daha çok Türkiye ve Dünya siyasetlerini izler oldum.  Türkiye siyasetini kendim için izlediğimden bu sayfaya taşıma düşüncem yok! Dünya siyaseti ise bu günlerde Dünya’nın/insanlığın geleceği ile doğrudan ilgili!
Bir “Üçüncü Dünya Savaşı” söylemidir gidiyor. Dünya’da adını bir biçimde duyurmuş nice politikacı, diplomat, asker, istihbaratçı, siyaset bilimci, analist, tarihçi, gazeteci ve benzerleri yoğun biçimde “Üçüncü Dünya Savaşı” söylemi kullanıyor. Kimi “başladı,” kimi “zaten hiç bitmedi,” kimi “başladı başlayacak,” kimi “şu zaman ya da şu koşullar oluştuğunda başlayacak” diyor. Trump, 3. Dünya Savaşı çıkmaması için kendisinin ABD Başkanı olacak yeniden seçilmesi gerektiğini söylüyor. ABD’de mecburi askerlik benzeri bir geri dönüş konuşuluyor. İngiliz Başbakan’ı seçimi kazanırsa mecburi askerliğe geçileceğini açıkladı. Bütün Dünya’da ama özellikle Orta ve Kuzey Avrupa ile Uzakdoğu ülkelerindeki -değer verdiğim bazı analistlerin de kabul ettiği- “silahlanma çılgınlığı,” tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar çok ve delice! İnanılması zor  silahlanma ve savaşa hazırlanma çabaları da var Dünya’da! Savunma sanayiileri aldı başını gidiyor. savunma bütçeleri  hızla yükseliyor.
Savaş eğilimin, savunma sanayiinden/silah tüccarlığından beslenen para babalarının iştahını artırdığı, bu bakımdan bu sanayiin savaş eğilimlerini beslediği ve kışkırttığı, başka bir gerçek!
Sözün kısası insanlık/Dünya, felaketin eşiğinde! Özellikle nükleer silahların kullanılacağı bir savaşı düşünmek bile insanı çıldırtmaya yeter. Gerçi caydırıcılık gücüne dayanarak bir nükleer savaşın asla olmayacağını söyleyenler de var ama gelişmeler, böyle bir olasılığı devre dışı bıraktırmıyor.
Baksanıza Putin, Rusya tehlikeye girerse nükleer silah kullanırım diyebiliyor. Üstelik ikide bir tehditler/füzeler savuran, Kuzey Kore’nin insana “deli mi ne” dedirten diktatörünü de yanına almış. Hem de üçüncü kuşak bir diktatör! Dedesi Kuzey Kore’nin diktatörü idi. Yerine babası geçti, babasından sonra da kendisi! Erkek çocuğu olmadığı için onun yerine kızı ya da kardeşi geçecek deniyor. Ve bu, insana “deli mi ne” dedirten diktatör, nükleer silahlara da sahip!
Tilkiye tavuk kümesini emanet etme hikâyesi!

***

Tarih, dünyanın/insanlığın yok oluşuna bu kadar yaklaşıldığını hiç yazmamıştı. Bu kez yazma olasılığı çok çok yüksek!
İnsanlık, bastığı dalı kesmek üzere! Savaşın, bu teknoloji çağında boomerang olarak işlevleşeceğinin ayırımında bile değil! 
Çıldıran yalnız insanlar değil, Tanrılar da çıldırmış olmalı!