Ciğerinize dinamit yerleştirilip de patlatıldı mı hiç.
Patlatılınca kayalar, dinamitlenince dağlar ne olur.
Taşların gözleri yok, gözleri olmayınca göz yaşları da yok, taş taştan ayrılmanın acısını yaşayamaz değil mi.
Et tırnaktan ayrılmaz lâfı pelesenktir milliyetçilerin ve emek en yüce değer de sözüm ona soldakilerin ağzına da, hiçbir iktidar düşünmek bile istemez taşın taştan koparılıp alınmasının acısını.Taştan ibaret değildir taş, üç harften ibaret zannettiğiniz ve cansız ruhsuz olduğuna dair hüküm kestiğiniz taş sizden eski dünyalıdır, Kıbrıslıdır
Birbirinin aynısı iki taş yoktur ve neyse farklı kılan insanı yek diğerinden, benzeri şeydir taşı da farklı kılan yek diğerinden
Milyonlarca yılda kendini oluşturan dağın, Beşparmak dağlarının neyi sakladığı böğrunde önemsizdir inşaatın iktidarı için.
Ve inşaatın iktidarı akıl bile edemez bomboş evlerin için için ağladığını.
Duvarında çocuk sesleri yankılanmayan, bir tuğla çimento demir sıva yığınının asla bir ev olamıyacağı aklına bile gelmez inşaatçıların, onlara dur demeyen partilerin, iltidarların.
Tuğla ağlar oysa yalnızlığına, içinde ses ve kahkaha yankılanmıyorsa odaların.
Patlatılınca kayalar dinamitlenince dağlar ne mi olur.
Sessizliğin sesini dinlemeye yormadıysanız kulaklarınızı duyamazsınız asla Beşparmak dağlarının çığlıklarını. Dağın canı yoktur sanırsınız hatta buna inanırsınız, dağ dağa kavuşur oysa,uçurumlarla ovalarla nehirlerle rüzgârlarla kavuşur dağ dağına, sevdiğine,özlediğine. Daha biz mektup yazıp göndermeyi keşfetmezden çok önce dağ haberini uçurur, haber sorardı özlediklerinden rüzgârıyla, nehriyle, konup kalkan kuşuyla kartalıyla.
Saçını dalgalandıran sevdiğinizin o rüzgâr, nerden hız alırı sordunuz mu kendinize.
Kalınca rüzgârsız anlayacak mısınız dağların taşların canını.
Hele bir kulak verin taşlara, hele bir dinleyin tabiatın seslerini ve hislerini, anlayabilirsiniz belki canlarının olduğunu hem de ruhlarınının.
Kolay değildir bilirim hele de çocuklarına bile kulak vermekten imtina eden insanlar çağında hiç kolay değildir ama var işte insan denen ve kendini önemseyen canlı türünün yok sayması, görmezden duymazdan gelmesi cansız kılmıyor dağı taşı.
Taşa bakın, onu dinleyin, dikkatle bakar, duymaya çalışırsanız belirgin bir hüzünle için için ağladıklarını duyabilir görebilirsiniz. Hiç hatırlamadığınız günler zamanlardır taşın belleği, çiğnenmemiş eşyanın egemenliği ile zamanların lirikleridir herbir taşın söylediği.
Büyük patlamadan beri olan herşeyi anımsar taşlar, cennetten cehenneme doğru olan uzuun yürüyüşünü insanlığın ve bu süreçte insanın kendine yazık ettiğinin hüznü ile açar taş bağrını rüzgârlara ve yağmura.
Zamanla kuma dönüşürken taş, yaşadığı her sürecin tanığıdır da anlatır anlamasını bilene.
Haritası zamanların işlenmiştir nakış gibi yüreğine.
Spartaküsü de hatırlar unutmuş olmasına karşın insanın ve Bosch’u, Bruegel’i de, dalla taşla mızrak ok yayla karın doyurmak için, sadece onun için avcılık günlerini de hatırlar ve anlayamaz asla insanın nasıl doymak bilmez işkembeye ve kasaya, kredi kartına dönüşmesini de.
Sevgiyle biçen buğdayı emeği ve ekmeği bölüşen, kerpice dönüştüren terle ve sevgiyle toprağı sonra kerpiç evinde, hayatı kimseye zarar vermemek üzre inşa eden insan denen canlı türüne ne oldu yıllar yüzyıllar içinde de böyle oldu diye marazlanır taş kendi kendine.
Sonra bir dinamit daha patlar, bir daha bir daha öldürülür dağlar ve taşlar rüzgâr ve deniz, dağları taşları hatta kendi anılarını tarihini bile cehenneme yollar Adem’in oğulları kızları.
Gelsin para der yaşasın ekonomi ve kıyım.
Anlamaya çalışın taşları, çocuklarınızı bile anlamaya çalışmıyorsunuz amma ne olur anlamaya çalışın taşı. Anlamıyacaksınız.
Yüzüne bakmadınız çünkü hiç taşın.
Yüzü de vardır taşların ve duyguları yansır yüzüne.
İnanmazsanız bakın diyeceğim ama gözleriniz yok ki sizin.
Göremezsiniz.
Kör Veysel
Koyun kurd ile gezerdi
Fikir başka başka olmasa
Derdi ve eklerdi
Benim sadık yarim kara topraktır.
Toprak taş ve dağ rüzgâr yaşıyor beyler
Ya biz.
Taşları çevrenizin, onları fark etmenizi, duymanızı anlamanızı bekliyor.
Yüzünüz kaldıysa taşa bakacak bakın.
Yüzyüze gelin taşıyla bu adanın, yüzleşin Taşkent ile Beparmak dağlarıyla.