Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, uluslararası toplum kabul etmeyi reddetse de, Kıbrıs'taki iki devletli çözüm gerçeğinin İsrail/Filistin için de bir model olması gerektiğini kaydetti.
Kıbrıs'ta olduğu gibi iki taraflı bir ortaklık devletinde bir anlaşmazlığın çözülemediği durumlarda, iki ayrı devletin doğal bir sonuç olduğunun altını çizen Tatar, bunun çatışan tarafların aynı coğrafyada ama kendi sınırları içindeki yetki alanlarında bir arada var olmalarını sağladığını, bunun yanında, bugün Çek ve Slovak Cumhuriyetleri örneğinde görüldüğü gibi iyi komşuluk ilişkilerinin çözümü sürdürülebilir kıldığını belirtti.
Tatar, İngiltere’de yayımlanan Daily Express gazetesi için hafta sonu kaleme aldığı yazısında, İsrail-Filistin arasında yaşanan çatışmalara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Tatar, yazısında, iki devletli vizyonun başka türlü uzlaşma imkanı olmayan çatışmaların çözümünde anahtar rol üstlenebileceğini vurguladı. 

- “Şiddete son vermenin ve barışın tek yolu olan diplomasiye şans vermenin tam zamanıdır”
Tatar, görüşlerini ifade ettiği makalesinde, yıllardır süregelen Filistin-İsrail çatışmasının yıkıcı sonuçlarının yol açtığı son gelişmelerin çocukken tanık olduğu, Kıbrıslı Türklere yapılan saldırı ve zulümleri hatırlattığını söyleyerek, “İnsanlığa ne oldu?" diye sorduğunu belirtti. 
Bu trajedi yaşanırken, Kıbrıs'ta ve İsrail-Filistin’de olduğu gibi uzun süreli, uzlaşıya varılamayan çatışmaların iki devlet temelinde çözülmesinin makul olmaktan öte bir gereklilik olduğuna her zamankinden daha güçlü bir şekilde inandığını kaydeden Tatar, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in İsrail-Filistin ihtilafına ilişkin iki devletli çözüm çağrılarını hatırlattı. 
Tatar, “Şiddete son vermenin ve gerçeklik ve adalet temelinde karşılıklı kabul edilebilir çözümler sunması için sürdürülebilir barışın tek yolu olan diplomasiye şans vermenin tam zamanıdır” dedi.

- “1963-74 döneminde Kıbrıs’taki durum, Gazze’dekine benzerdi”
Tatar, doğduğu ve aynı zamanda Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumların self-determinasyon haklarını kullanarak kurduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulduğu yıl olan 1960 itibarıyla adada yaşanan olaylara değinerek, 1963-1974 döneminde Kıbrıs'taki durumun Gazze'dekine benzer olduğunu, 1974 yılına kadar Kıbrıslı Türklerin 103 köyü terk ederek, adanın yüzde 3'ünden daha küçük bir kısmında yaşamak zorunda bırakıldıklarını kaydetti. 
 “Orta Doğu'dan gelen dehşet verici görüntüler bana Kıbrıslı Rum güçlerinin Kıbrıslı Türklere yönelik saldırılarını ve yiyecek, su ve elektrikten mahrum bırakılmamızla yaşadığımız çaresizliği hatırlatıyor” diyen Cumhurbaşkanı, garantör ülkelerden biri olan Anavatan Türkiye’nin Garanti Anlaşması uyarınca müdahale hakkını kullanarak şiddeti sona erdirdiğini ve tüm Ada'ya barış getirdiğini belirtti. 
Türkiye'nin müdahalesinin sadece Kıbrıslı Rumların ve Yunanistan'ın Kıbrıslı Türklere yönelik etnik temizlik girişimlerini durdurmakla kalmadığını söyleyen Tatar, bu müdahalenin aynı zamanda iki devletin bugünkü sınırlarını oluşturduğunu ve Kıbrıs Türk halkına Kıbrıs Rum tarafının zulmünden uzak bir alan yarattığını ifade etti. 

Dışişleri Bakanlığı’ndan AB Genel İşler Konseyi toplantı sonuçlarına tepki Dışişleri Bakanlığı’ndan AB Genel İşler Konseyi toplantı sonuçlarına tepki

- “Kıbrıs adasında kalıcı barış ve istikrar getiren gerçeklerin kabul edilmesi için bir başka fırsat”
Tatar, sınırların belirlenmesinin ardından iki yönetimin, BM himayesinde, Kıbrıslı Türklerin kuzeye, Kıbrıslı Rumların güneye taşındığı bir Nüfus Mübadelesi Anlaşması imzalamayı başardığını ve bu Anlaşma’nın iki tarafın demokratik meşruiyetine zemin hazırladığını vurgulayarak, “Uluslararası toplumun sahadaki bu gerçekleri görmeyi ısrarla reddetmesi kabul edilemez ve sürdürülemezdir” dedi. 
Uluslararası hukuku ihlal eden Kıbrıs Rum liderliğinin, uluslararası toplumun inkâr politikasının da desteğiyle, Ada'yı bir bütün olarak temsil etme yetkisine sahipmiş gibi davranmaya devam ettiğini söyleyen Tatar, şunları kaydetti:
“Bu, Filistin-İsrail'de devam eden insani trajediler göz önüne alındığında, bu uluslararası toplumun, Kıbrıs adasına kalıcı barış ve istikrar getiren gerçekleri kabul etmesi için bir başka fırsattır.
Kıbrıs’taki gerçek iki devletin varlığıdır ve tek gerçekçi çözüm ise Kıbrıs Türk ile Kıbrıs Rum halklarının ortak yararı için iki devletin işbirliğidir.
Garantör Türkiye Cumhuriyeti’nden de tam destek alan iki devletli çözüm vizyonum, gelecek nesiller için bir kazan-kazan durumu sağlamaktadır. Bu aynı zamanda bölgemizde sürdürülebilir barış ve istikrara da katkıda bulunacak, en önemlisi de 60 yıllık kabul edilemez statükoyu sona erdirecektir.”

-“Donmuş veya uzlaşılamayan ihtilafların çözümünde uygulanabilecek bir model”
Tatar, bu tür bir yaklaşımın, eski Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti ve Çekoslovakya örneklerinde olduğu gibi, aynı niteliğe sahip donmuş ve/veya uzlaşılamayan ihtilafların çözümünde uygulanabilecek bir model olduğuna dikkat çekti.
Kıbrıs'ta olduğu gibi iki taraflı bir ortaklık devletinde bir anlaşmazlığın çözülemediği durumlarda, iki devletin doğal bir sonuç olduğunun altını çizen Tatar, bunun çatışan tarafların aynı coğrafyada ama kendi sınırları içindeki yetki alanlarında bir arada var olmalarını sağladığına, buna ek olarak, bugün Çek ve Slovak Cumhuriyetleri örneğinde görüldüğü gibi iyi komşuluk ilişkilerinin çözümü sürdürülebilir kıldığına işaret etti.
Tatar, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Vizyonum, şiddetin yeniden yaşanmasının önlenmesini, Kıbrıs'ın her iki halkının self-determinasyon haklarına saygı gösterilmesini, mevcut demokratik sistemlerin korunmasını ve Kıbrıs Rum halkı ile paylaştığımız coğrafyada karşılıklı bağımlılığın ve iyi komşuluk ilişkilerinin önünü açacak işbirliğine dayalı bir ilişkiyi kapsıyor.
Uluslararası toplum tarafından da onaylanmasıyla birlikte, bu vizyonun İsrail ile Filistin arasındaki başka türlü uzlaşısı mümkün olmayan bu çatışmanın ve Kıbrıs’taki anlaşmazlığın çözümünde anahtar olacağına inanıyorum.”

Editör: Mehmet Kasimoglu