Leylâba, nerdeyse 120 -130 kilo.
Kuruçeşme sokağı sakinlerinden 1950-60 yıllarda.
Öyle bir aba ki mahalleye anda arada kavurabildiği köfteler, kokusu var diye mahallenin her çocuğuna bir tane vermeden sofraya koymazdı.
Sabah evin işlerini bitirince sandalyesini kapının içine koyar otururdu, yerinden kalkmadan o kimse giremezdi evine.
1963 belki Eylül, Ekim belki diyeceğim ama, biz çocuklar olayı seyrettiğimize göre Eylül, okul açılmamış daha..
Kuruçeşme sokağı, bizim Küçük Medrese’nin yirosu.
Saat 10-11 filan olsa gerek, bir polis landroveri durdu, Kuruçeşme sokaktaki lamarina kapılı garajların orda. Pat pat polisler atladı landroverden, rumca komutlar verdi zabit çavuşa, çavuş erlere, hızla harekete geçtiler.
O anda olması mümkünsüz olan, oldu. Dev cüsessi ile Leylâba sandalyesinden çevik bir hareketle kalktı ve sandalyesini komşu kapıya koyup oturdu.
Komşusu Ömer usta’ydı. Tüfekçi ömer usta.
Polisler kapıya dayandı ve kaldı. Leylâba ordayken geçilmezdi ki, ingiliz donanmasına Çnakkale misali.
Polisler Leylâba engelini aşmak için bir hayli zaman kaybettiler, o zamanlarda polis de olsa bir kadına dokunmak zordu. Çıkan gürültü mahalleliyi oraya topladı.
Lefkoşa sur içi bilirsiniz birleşik nizam bir yapı dokusuna sahip.
Leylâba’nın komşusu Ömer usta, Ömer ustanıon komşu da mahallenin gizemli, dedikodu kumkuması Fezile hanım.
Fezile hanım, bizim oralarda yaşasa da kapısını gündüzün 11 inde çalmak olacak şey değildi, açmazdı, o gün kapısı çalındı komşuları tarafından ve o da açtı, fısır fısır bişey konuşuldu ve kapı kapandı, komşu kadınlar hareketlendi, birkaç tanesi evlerine yöneldi, birkaç tanesi de Ömer usta nın kapısına, Leylâba’ya ile söz cengi ederken polislerle kaş göz işaretleri, derken Ömer Usta’nın eşi de geldi kapıya, kaş göze katıldı ve Leylaba barikatı polisler için kaldırıldı.
Tüfek, Fezile hanımın evine aşırılmış duvardan, ondan da diğer evlere.
Polis, Ömer usta’nın evine tüfek aramaya gelmişti. Bir tüfek vardı evde, kadınlar biliyordu, polis bulamadı.
Tüfekçi Ömer usta’nın adı beynime yüreğime orda kazındı.
Derin gözleri, gülen dişleri ile hiç çıkmadı aklımdan gönlümden o günden sonra.
Kısa süre sonra o günkü deyimle ‘fasariyalar’ başladı.
1964 yılında Ömer usta umudun adıydı, bu günden bakınca çakar almaz diyeceğimiz tüfeklerin tamir ve yapımı ondan sorulurdu Lefkoşa da.
Hatta tank, top bile yapmışlığı vardı. Çetinkaya Burcu’ndan Ledra Palas’da siperlenmiş rumlar görüp de, tankımız topumuz var sansın az biraz da olsa çekinsin, korksun diye.
Geçit törenlerinde de geçiyordu zırhlı görüntüsü ile landrover.
Kırıkkale diye isimlendirilen tüfek atölyesini Ömer Usta kurmuştu. Ustabaşısıydı.
Uçmağa vardı. Uçtu…
En zor günlerimizin umud ışığıydı.
Hep hatırlanmasını, bilinmesini dilerim