En büyük ve önemli sorunlarımızın başında ana lisanımıza yeterince vakıf olmayışımız gelmektedir ki bu da kavramları kendi içerikleri ile değil bizim olanca tarafgirliğimiz ile ( kendi temennimizi kavramın boynuna davul diye asarak tokmaklayarak keyfimizce ) kullanmamızı getiriyor.
Yıllar önce komşumuzla yaşadığımız soruna bakışımız en çok da yukarıdaki nedenle sakat, hastalıklı.
Ortada, komşumuzla birlikte kullanmaya çalıştığımız bir kâğıt var.
Komşumuz birden bire, kendince haklı nedenlerle bu kâğıt benim diyor.
Biz de bu söylenene karşılık olarak hayır senin değil bizim, ikimizin diyoruz.
Ben seninle birlikte kullanmak istemiyorum diyor ve kâğıdı alıp gitmeye davranıyor.
Elimizi kâğıdın üstüne olanca ağırlığı ile- taş yerinde ağırdır ağırlığı ile koyarak, diyoruz ki ‘ birlikte kullanmak istemiyorsan, gel ortadan bölüşelim yarısı senin olsun, yarısı da benim hakkım.
İşin özeti bu.
Adımızı alicenap koyarak, bütünü değil de yarımı istediğimiz için onur ve gururla tavır koyacağımıza, kendi kendimize ‘taksimci’ yaftasını yapıştırıp, nerdeyse bütünü arsızca, utanmazca isteyene hak vermeye meylediyoruz ki offf off.
Ve öylesine empati yapmaya başladık ki nerdeyse empati kavramı dile gelip de uyaracak bizi, bu yaptığınız empati değil, hiçleşme karşınızdakinin safına geçip onu karşısız ve karşıtsız bırakma ( bu hastalıktan muzdarip olan arkadaşların çoğu da karşıtların birliğinden, çatışmasından söz etmeye ve her şeyi bununla açıklamaya da meraklı, öyle şaşkın bir hal ki bu, hem karşıtlığın olmazsa olmaz olduğunu söylüyorlar hem de karşıt olmaktan derhal vazgeçip, güçlünün statükonun yanında saf tutup, hizada hazır ola geçiyorlar.
Evet, statükonun ne olduğunu da ya gerçekten bilmiyoruz ya da kavramı eğip büküp keyfimizce kullanıyoruz.
Statüko, kabul edilen durumun sürüp gitmesidir ki bunun adı da KKTC değil KC dir. Kabul edilen odur çünkü ABD, BM, AB Güvenlik konseyi vs vs tarafından.
Statüko KC olduğu için Anastasiedes’in statüsü var Cumhurbaşkanıdır KC nin. Akıncı’nın statüsü yok, KKTC nin Cumhurbaşkanı seçilmiş olmasına karşın.
Şimdi bir daha düşünün ve Türkçeye iyi çalışın ki, söyledikleriniz İngilizceye tercüme edildiğinde meramınız anlaşılsın( Türkçede de anlaşılmaz ya )
Tümü benim diyen var ve buna cevaben yarısı bizim deyen.
Hangisi arsız kuduz, hangisi alicenap ve haklı.
Tapular mı diyeceksiniz.,
Kıbrıs sorunu emlak pazarlama sorunu değil egemenlik ve hürriyet sorunudur.
Ders çalışın. Ana lisan, siyaset ve diplomasi