Yeniden Doğmak

Çürüdü.
Çürüdünüz
Çürüyoruz.
Az kaldı çok az kaldı.
1878 yılından 1960 kadar direnen ve sonrasında 1963 yılı Aralık ayından 1974 Temmuz ayına kadar yine ve yeniden direnenlerin bizim atalarımız olduğuna inanmak çok zor dense de 1950’lerden itibaren o günleri yaşayan biri olarak biliyorum ki evet atalarımızdı hürriyet için direnenler.
Ve yine evet  kendi şervole ya da cadillac otomobilini cemaat meclisine makam arabası olarak satan ve cemaat meclisi başkan yardımcısı olduğu için de aynı otomobile kurulup caka satan da bizdendi.
Ve fakat burada bizden olma kavramına bir açıklık getirmek şart.
Burada bahsettiğim bizden kavramı milliyet olarak bizden olmasıdır yoksa o daha o günlerde sınıfsal menfaatinin peşinde dabana kuvvet hatta lüks araçla vızır vızır koşan yarışan bir bireycikti.
Neler yaşadık ve kimler kahraman kesildi halkın başına.
Nerden nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden’’ güzel günlere inanan ve dişine tırnağına dayanarak canla başla direnen bir halktık.
1950’li yıllarda Kıbrıs Türk halkının enosise karşı olduğunu anlatmak için Ankara, Londra ve New York’a giden heyette sonradan en önde görünen ve dahi direniş tarihimizin öncüleri diye pazarlanan kişiler yoktu, heyet artık devlet ricali tarafından adı bile anılmayan Müftü Dana Efendi, Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu Başkanı Faiz Kaymak, Genç bir avukat ve iyi bir yazar olan Ahmet Midhat Berberoğlu ( 1970’lerde CTP kurucularından ve ilk genel başkanı ) Ve avukat Ahmet Zaim’di. İddia ediyorum ki dört kişilik bu heyetin isimlerini bilmiyor KKTC hükümet üyeleri, koalisyon ortaklarının ileri gelenleri ve ne yazık ki okullarımızda tarih dersi veren öğretmenler de bilmiyor.
Sonradan ‘‘ Bereketçiler ’’ diye isimlendirilen ‘‘ dillirolar ’’ ile Kıbrıs Türkleri için silah temin etmek için küçücük balıkçı kayıkları ile Türkiye’ye gidip de orda tutuklandığında ortalıkta TMT yoktu, buna Girneli balıkçı Kemal’i de ekleyebiliriz.
Bu direnişin bir boyutu ve fakat anlamalıyız ki bir halk top yekün direnmiyorsa başarı ihtimal dahilinde değildir.
Üç evlik beş evlik köylerimiz, örneğin ‘‘ Goşşi ’’ teslim olmamıştı ve fakat kendi menfaatleri için yaşayanlar halk ile aynı doğrultuda değildi.
1940’larda Sömürge valisi 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını yasak edince Kıbrıs Türklerinin o günlerdeki liderleri gibi duranlar bu yasağa harfiyen uyarken Kıbrıs Türkleri sonradan katledilen sayacı ÖNDER FAZIL öncülüğünde o güne kadar görülmemiş bir katılım ve çoşku ile bayram kutluyordu.
Bu çürümekte  oluşumuzun önüne geçmenin ilk adımı Kıbrıs Türk tarihini hakkıyla öğrenmekle başlayacaktır.
Sahte diplomaların ve milli mücadele tarihi müzesindeki skandal durumlar kendi tarihimizi / halkın tarihini sayıları elliyi yüzü bulmayan menfaatçi gürühuna bırakmış olmamızdan kaynaklanıyor.
Azıcık aşım hür ve ağrısız başım şiarıyla ayağını yorganına göre uzatarak tarih yazan Kıbrıs Türk halkı bu menfaatçı gürüh ile başa çıkmalıdır.
Çürümeyi durdurmalı tazelenmeli yeniden doğmalıyız