Adını “Yeni Doğuş Partisi”nden alan “Yeniden Doğuş Partisi” 8 Ağustos 2020 tarihinde yapılacak kurultay için startı verdi. Parti Genel Başkanlığı için iki adayı olduğu veriliyor haberlerde. Birisi halen görev başında olan Genel Başkan ve Lefkoşa Milletvekili, diğeri de Mehmet Kelebek isimli partili...
YDP’den yapılan açıklamalar, onların umutlarını ve gelecek perspektifini koyuyor ortaya. Bir yerde demokrasi çarkını döndürmeye çalışıyorlar ve bunda da başarılı oluyorlar bence.
İsterseniz şöyle bir bakalım, TC ağırlıklı kardeşlerimizin YDP’nin oluşumuna...
Şayet epeyce gerilere gidecek olursak, konuya gelen politika içinde TC’lerin görüntüsüne ve varlığına şöyle bir bakalım...
Çok partili sistemde sınıfsal ve ırksal ayırım olmaz ve olmamalıdır. Ulusal Birlik Partisi’nin kuruluşunda ve halen geldiği süreçte binlerce TC kökenli kardeşimizin yer aldığını görürüz. Bunun dışında gerek DP, gerekse diğer partilerede de TC kökenli kardeşlerimizin varlığını görebiliriz.
Rahmetlik Mağusa Milletvekili ve KKTC Kurucu Meclis Üyesi Aytaç Beşeşler’in 1984 tarihinde kurmuş olduğu Yeni Doğuş Partisi’ne ve daha da öncesine gidecek olursal, İsmail Tezer ve ondan önce de TC vatandaşlarının “kendi partilerini kurma” ilkesinden hareketle TC kökenli vatandaşlarla politika yolunda yürümeleri bir başlangıçtı diyebiliriz.
Gerçekte KKTC ve TC vatandaşlarının politika konusunda bütünlüklü bir yapı içinde politika üretmeleri en büyük beklentiydi. Lakin zaman, TC’lerin kafalarında beliren düşünceyi ortaya koydu.
“Şayet TC’ler olarak biz kendi partimizi kurarsak, kendi potansiyelimizle mecliste bir varlık oluşturabiliriz” düşüncesi.
Gerçekte bu düşünce bir bölünmenin veya cephelenmenin ta kendisiydi. Bir yerde “Türkiyeli-Kıbrıslı” ayrışımın görüntüsüydü de diyebiliriz. Halbuki çoğu insanda oluşan düşünce, Türkiyelilerle Kıbrıslıların kaynaşmasıydı.
Aytaç Beşeşler’in o günlerdeki partisi Yeni Doğuş Partisi, başarılı olmuş ve mecliste, anımsadığım kadarı ile beş veya altı milletvekili kazanmıştı. Yani olası bir koalisyonun anahtarı konumuna giriyorlardı.
Lakin daha sonraki günlerde meydana gelen siyasi çalkantılar sonrasında YDP’nin milletvekilleri Emin Uzun’la Ömer Demir, aniden UBP’ye transfer olmuşlardı. Anımsadığım kadarı ile Kenan Akın, kendi partisinde kalmıştı. Yani DP’de.
Her ne ise... Şimdi gelinen noktaya bakalım.
Ve şimdi de Erhan Arıklı’nın başkanı olan Yeniden Doğuş Partisi mecliste, politikanın nabzını tutuyor iki milletvekili ile.
Erhan Arıklı bu topraklarda doğup büyümüş çok değerli bir insandır. Akademik kariyerini yukarılara kadar ulaştırmış ve toplumdaki saygın yerini almıştır.
1974 Mutlu Barış Harekatı sonrasında adaya Özel Göçmen Statüsünde, Anadolu’nun çeşitli yörelerinden binlerce TC vatandaşımız getirilmiş ve özel bir proje kapsamında bölgelere yerleştirilerek nüfus politikamıza katkı sağlanmıştı.
Zaman zaman merhum KKTC Kurucu Başkanı Rauf Denktaş’la iskan konularını görüşürken şöyle demişti:
“Kıbrıs’a Özel Göçmen statüsünde gelen kardeşlerimiz değil, onların çocukları bizim kazanımlarımız olacak.”
Bu ifadeler ilerinin geleceğini ve toplumsal yapılaşmamızın görüntüsünü veriyordu. Nitekim geçen zaman zarfında Özel Göçmen ailelerinden doktorlar, avukatlar, işletmeciler, mimarlar, mühendisler, müdür-müsteşarlar ve dahaları üniversite bitirip hayata atılmışlardı. Ve dahaları. Bundan da öte, o yetişen gençler, zamanın partilerinden aday olup meclise girmişler, hatta bakanlık yapmışlardır. Halen kabinede Özel Göçmen çocuğu bakanımız var.
Özel Göçmenlerin gelişi ile adada kültürel tezatlar meydana gelince, bu kez şu sözler söylenir olmuştu TC’li kardeşlerimizce. “Kıbrıslılar Türkiyelileri sevmezler.” Kıbrıslılar arasında da “N’olacak işte karasakal” gibi ifadeler kullanılır olmuştu.
Hani derler ya... “Bir tarlada ot da biter, b...’ta biter” diye. Hangi toprağın insanı olursa olsun, mutlaka bazı yapısı bozuk insanlar vardır. O bağlamda Türkiyeli-Kıbrıslı benzeşmesine katılmıyorum. Harekat sonrasında Kıbrıslılara ne verilmişse, Türkiyeli kardeşlerimize de verilmiştir. Hatta bizi kurtaran soydaşlarımıza daha fazla mallar verilmiştir diyebiliriz.
Bunlar bir yana kültürel kaynaşma epeyce zaman almıştı. Binlerce TC vatandaşı Kıbrıslı kızla evlenmiş, çoluk çocuğa karışmıştır ki, bu da sosyolojik ve psikolojik etkileşimleri olumlu yönde etkilemiştir.
En çok beklenen ve bir gün mutlaka gerçekleşeceğine inandığım husus, bir gün meclisin tümden TC kökenli kardeşlerimizden oluşmasıdır.
Hani deriz ya... “Türkün tarifi yoktur” diye... Yani Türk, heryerde Türktür.
O bakımdan KKTC topraklarında yaşayan bütün Türklerin birbirinden farkları olmadığını ve tümünün de köklerinin Anadolu’ya dayandığını idrak ederek olaya öyle bakmak lazım.
Velhasıl Kıbrıs Türk siyaseti bütün bunları da yaşayarak kendi demokrasi sürecini şekillendirecektir.