Mücahitler sitesinin oradan bir askeri kamyonun kasasına bindim.
Lefke’ye erzak götürecekti.
Girne üstünden gidilecekti, dün gibi, tarih 18 ağustos 1974.
Sıcaktı ve yol uzun, nişanlım ve ailesi Gaziveran’da yaşıyordu, ben askeri çıkarma gemileri ile gelmiştim Türkiye’den okulu bırakıp, birinci Barış harekatı devam ederken.
16 Ağustos akşamı ateş kes oldu, biz de ayrıldık cepheden, makarna fabrikasından, iki şehit verdik orda Terzi Münür, Hüseyin Paşa.
Kalkanlı üzerinden Güzelyurt’a girerken narenciye bahçelerinde müthiş bir hareketlilik vardı.
Esir alınmamış Gaziveran erkekleri ve pek çok da kadın narenciye bahçelerini sulamaya uğraşıyorlardı, canla başla uğraşıyorlardı.
Zaman geçti, var olan CTP’ne, UBP, HP TKP (Halkçı Parti ) eklendi, kurucu meclis, seçilmiş meclis, derken yasalar çıkmaya başladı ve ‘ tasarruf belgesi’, ‘kesin tasarruf belgesi’ derken, eş değer mal kavramı diye bir kavram türetildi ki işte o bu günkü halimizin ilk adımı oldu ve çok uzun sürmedi eş değer mal yasası çıkıverdi meclisten, ve ‘ Zarar Görmüş Güneyliler derneği’ ve benzeri dernekler örgütler vs vs kuruldu.
Artık bir daha narenciye bahçeleri kurumasın diye canla başla uğraşanları görmedim.
Sanki de insanlık, insaniyetlik dönemi resmen bitmiş, bitirilmiş ve mal –mülk edin, edin de nasıl istersen edin dönemi başlamıştı.
Yasalar cevaz veriyordu ve yıllar sonra neredeyse her partinin bir bahane olarak öne sürebileceği bir argümanın yolu, kapıları ardına kadar açılmıştı, ‘ETİK DEĞİL AMA YASALDIR’ dönemi rüzgâr ekiyordu ve şimdi fırtına kasırga biçiyoruz.
Etik kavramı dilimize bulaşmadan önce kullandığımız kavram ‘AHLÂK’ kavramı idi, ne hikmetse sevmedi siyaset, örgütlü siyaset ve medya ile kendilerini STÖ diye pazarlayan örgütler AHLÂK kavramını.
Nasıl sevsinler ki ‘ AHLÂKSIZCA AMA YASAL’ demek kolay mı.
Oysa biz, 1963 / 64 yıllarında en zor şartlarda binlerce göçmeni sıtır etmiş, yoktan hastaneler kurmuş, eğitimini, okullarını hiç ihmal etmemiş insanlardık.
Şimdi ne mi oldu.
Yolu açıldı kirlenmenin ve kirlendik hep beraber, en yaşlısından en gencine kadar, en sağcısından en solcusuna kadar kir içindeyiz
Fesat karıştırılmış ihaleler sahte diplomalar, aşılamayan en küçük sorunlar , yolsuzluktan rüşvete kadar her türlü melanet.
Ve bir de tarih yazıcıları türedi başımıza uydurup uydurup yazıyorlar nalıncı keseri misali kendilerine yontarak ve iktidarlara yakın durarak
Kıbrıs Türk Halkının yeniden eski güzel haline dönmesi için top yekün yoksullaşmak şart gibi görünüyor.
Zor yıllarda yoksulluk içinde hayatı, mutsuzluk ve mutluluğu paylaşan biz, varsıl yıllarda zenginliği paylaşamadık darma duman olduk kendimizi kaybettik, devrildik