Kahvede ya da cafe de oturuyor olsanız veya çok da farklı olmadığını bildiğim partinizin binasında, içeriye Nasreddin Hoca girse sırtındaki torbayı orta yere bırakıp da ‘ bu torbada yüz ceviz var toplayıp size getirdim paylaşıp yersiniz diye’ dese ne yaparsınız.
Cevizleri sayıp, her kaç kişiyseniz eşit bir şekilde paylaşır mısınız. Yoksa ‘ aman Hocam biz şimdi aramızda kavga ederiz, iyisi mi sen paylaştır mı dersiniz.
Siz cafenizde kahvenizde alem yaparken içeri girene dikkat etmediniz galiba, içeri giren Cengiz Han değil, Yavuz Sultan Selim de değil, Nasreddin hoca.
Hani oturduğu dalı kesen salağın tekine, o dalı kesmeye devam edersen düşeceksin demişti elinde nacak ile taaruz edene de meramını anlatamamıştı ya, işte o Hoca.
Oturulan dalı kesmek salaklık ise ağacı olduğu gibi bütünüyle yok etmeye çalışmak ne acaba.
Bu gün ( siz okurken dün oldu ) televizyonda Hüseyin Celal’ı dinledim bir cümlesini, özellikle o cümlesini herkes duysun, bilsin ve düşünsün isterim
‘ 1963 yılında başlayan Kıbrıs çatışmaları dolayısı ile içine düşürüldüğümüz kuşatma yılları biz Kıbrıs Türkleri için, 1983 te kurduğumuz kendi devletimizin çekirdeği olma özelliğini taşır’ dedi sevgili Hüseyin Celal mealen.
1878 sonrası Kıbrıs Türkleri için gün be gün, bir arpa boyu da olsa yol alarak, kendi bağımsızlığını örgütleme sürecidir hatta bu süreci daha da eskiye tarihlemek de olası.
Ne yaptığını adlandırmadan hatta, adını bilmediği bir şeyi yapıyor olduğunu bile bilmeden el ve gönül yordamı ile halk ediyordu kendini Kıbrıs Türkleri ve bu kendiliğinden yani içten gelen bir halk olma süreciydi.
Bildikleri ve asla vaz geçmeyecekleri tek şey boyunduruk altına girmeyecekleri idi.
Hani o çok sevdiğiniz ve çok bildiğinizi söylediğiniz Nazım Hikmet’in ‘ şayak kalpaklı adam / nerden ve nasıl geleceğini bilmeden / güzel günlere inanıyordu ‘ der ya Kuvayı Milliye Destanı’nda, işte onun gibi bişey.
Nesiller boyu çekirdeğini kozasını korudu Kıbrıs Türk halkı ve her halkın hakkı olan devletine vardı süreç içinde. Bu süreçte hiçbir neslin ve şahsiyetin rolü ve katkısı bir önceki nesilden ve halkın kesintisiz varlığından, sabrından, taşı taş üstüne eklemesinden fazla değildir.
Bizden öncekilerin ektiği tohumlardan oluşan ceviz ormanından Hoca Nasreddin size bir torba dolusu ceviz getirmişse inanıyor ki adil bir şekilde kardeşçe paylaşacaksınız.
Yok hayır ! biz adil paylaşamayız der ve ille de otorite bize zorla paylaştırsın diyorsanız…
Nasreddin Hoca’nın değil Cengiz Han’ın, Yavuz Sultan Selim’in, IV. Murat’ın belki de 40. Murat’ın yolundasınızdır.
Ben Nasreddin, Yunus, Pir Sultan yolcusuyum.
( not; bu yazı corona virüs ve önlemler yazısı değildir )