Bir sabah vakti ona padişahın selamını getirmişler. Padişah seni saraya çağırıyor demişler. Hekim demiş ki ben de kendi işimde padişahım İsterse, gelsin derdini anlayalım. Afşar Timuçin.
Afşar Timuçin böyle nakleder.
Bu demokrasinin tanımı mı.
Hayır değildir ve fakat dibine kadar filozofisidir. Padişah ile hekim arasındaki ilişkiden demokrasi çıkarmak da neyin kimin fesi neyin nesi derseniz, deyiniz.
Dediğiniz içindir ki, Türkiye ve KKTC de, daha geniş bir coğrafya desteği ile Balkan Dağlarının batısında ’ ben iradeyi temsil ederim / hatta irade benim diyen, diyebilen her hangi bir seçilmişe krala kraliçeye rastlayamazsınız.
Balkan dağlarının batısında kendini irade zanneden ve bütün vatandaşlarını da iradesinin emir erleri haline getiren son isimler, Hitler idi, Mussolini ve Franco.
İngiltere kraliçesinin İngiliz halkının iradesini temsil ettiğini iddia eden her İngiliz’in, İngiltere Bakırköy’ünde uzunca bir süre misafir edileceği aşikârdır.
Bizim buralarda Biden’in USA iradesi, Macron’un Fransa iradesi olduğunu sanan varsa ( ki var ve sayıları da az değildir hatta çoktur.) her yıl hükümet, hatta her ay ve giderek neredeyse her hafta çıkan / çıkarılan hükümet krizlerinin en temel nedeni işte bu yanlış hatalı ve saçma zandır.
Bunca seçim yaşadık ve halâ daha anlayamadık ki seçimlerde kazanmak, hükümet olmak meselesinin özü insanları değil, işleri idare etmek içindir.
İnsanları değil işleri idare etmek için seçildiğini, hükümet olduğunu, anlayan, öğrenen ve içselleştiren hiçbir seçilmiş kişi ya da parti tüzelliği, ben / biz halkın iradesiyiz yumurtasını yumurtlamaz.
Var sayalım ki enerji bakanı oldunuz, göreviniz sizi seçenlere dönüp de, elektrik konusundaki iradeniz benim, iş bu nedenle elektrik enerjisini nasıl kullanacağınıza ancak ve yalnız ben karar verebilirim, televizyonunuzu kaçta açıp kaçta kapatacağınıza, hangi programları seyredip hangi programları seyredeceğinize siz karar veremezsiniz, çünkü siz seçimlerde bana oy vererek iradenizi bana teslim ettiniz, kararıma boyun eğeceksiniz, der mi . Demez.
Demez sanırsınız ama ben iradeyim, iradeyi ben temsil ediyorum çünkü seçimi ben / biz kazandık söylemleri ve eylemleri tam da yukarda okuduğunuz meseleyi karşılamaktadır.
Oysa onun yasa ve anayasa altındaki birincil görevi, her insan için, her evin iş yerinin ihtiyaç duyduğu elektrik enerjisini, evine, elektrik düğmesine ayıpsız amansız ve her an için sağlamaktır.
Bir gün seçimlerin iradeye sahip olmak onu gasp etmek ve tepe tepe kullanmaya niyetli olmak için değil, halkın gündelik sorunlarının en pratik ve en başarılı bir şekilde çözümlenebilmesine hizmet etmek, bu türden hizmetleri organize etmek ve bunu yaparken de sorun ve konu hakkında bilgiye, beceriye inisiyatif hakkı vererek, ve onların / bilgili ve becerililerin tavsiyeleri ve planlamaları doğrultusunda organize etmeyi düşünebilecek, kabul edebilecek içselleştirebilecek siyasi kişiler / tüzel siyasi kişilikler görecek miyiz acaba.
Kıbrıs Türk halkının iradesi Kıbrıs Türk halkına aittir.
İrade seçimle ya da başka bir biçimde devredilemeyeceği gibi, sürgit aynı şekilde devam etmediği gibi. Bir Doğan Türk Birliği taraftarı / fanatiği, takım seçmekte iradesini DTB ‘den yana kullandı diye, bu onu Doğan Türk Birliği Başkanlığı yapan Ayhan Halit’e oy vermeye yöneltmedi, kendi iradesi ile DTB‘ni seçerken, Ayhan Halit’in partisine oy vermek durumunda ve zorunda değildir.
Son bir not.
2004 refrandumundaki yüzde 65 evet oyu, 2004 koşullarında ve o yılın seçmenlerinin tercihiydi. Yıl 2022 ve seçmenler de hem miktar hem de sayı olarak değişti arttı.
Referandumdaki evet bu gün için Kıbrıs Türk halkının tercihini bağlamaz ve tutsak etmez.
Siz de Kıbrıs Türklerinin iradesi % 65 ile EVETtir demekten vaz geçin.