Avrupa Günü KKTC’de geçtiğimiz günlerde kutlandı. Fakat KKTC’deki kutlamalar oldukça dar kapsamda kaldı. Birkaç açıklama ve kamuoyunun ilgisinin yansımadığı bir etkinlik gerçekleştirildi.
KKTC’de halkın ve kurumların günü önemsememesi ve geçiştirmesi gayet doğaldır.
Çünkü AB, Kıbrıs Türk halkını aldatmıştır. Kıbrıs Türk halkına verdiği sözleri yıllardır yerine getirmemiştir.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin engellemeleri ve AB’nin pasifliği nedeniyle 2004 yılında söz verilmesine rağmen “Doğrudan Ticaret Tüzüğü”nün geçirilmemesi Kıbrıs Türk halkı arasında giderek artan bir rahatsızlığa neden olmuştur.
Aslında verdiği sözleri yerine getirmeyen ve Türk halkını aldatan AB karşısında Avrupa gününün önemsenmemesi normaldir.
Aslında her fırsatta ve her platformda AB’ye aldatıcı ve güvenilmeyen tavrı hatırlatılmalı ve halkın tepkisi iletilmeyi görev bilinmelidir.
*
Türk halkının AB’den duyduğu rahatsızlık hat safhadadır. AB’ye olan güven ise yok denecek derecededir.
Avrupa Birliği (AB), Türk halkı açısından güvenilmezdir ve Türk halkı AB’ye tepki göstermekte yerden göğe kadar haklıdır
AB organları, diz çöktürtmek için önce Kıbrıs’taki Türk halkına ambargo kararı aldı sonra, Rumları AB üyesi yapıp Kıbrıs sorununu kendi mecrasına çekmeye çalıştı.
Şimdi de Türk halkına, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni meşru idare olarak kabul ettirmek için karar üstüne karar almaktadır.
Halbuki onlar referandum döneminde bize ne vaatlerde bulunmuşlardı.
Güya, bize yardım yaparak Türk halkı üzerinden izolasyonları kaldıracaklardı.
Ama görüyoruz ki Türk halkına tamamen yalan söylenmiş.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin ise yolu temizlenerek hedefi konusunda yürümesi için yardımcı olunmaktadır.
*
AB, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni uluslar arası hukuku çiğneyerek bünyesine kattığı anda Kıbrıs sorunu konusunda Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin hamisi ve en büyük yardımcısı konumuna gelmiştir.
AB’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni üye yaptığı andan itibaren aldığı kararlar ve yaptığı açıklamaların neredeyse tamamı Kıbrıs Rumlarının lehine Kıbrıslı Türklerin aleyhine olmuştur.
Annan Planı’nın referanduma sunulmasında dahi farklı bir tutum izlenmemiştir. Referandumda Kıbrıs Rumlarının çözümü kabul etse de çözümü reddetse de her halükarda AB’ye üye olması öngörülmüşken Kıbrıslı Türklerin AB’ye üyeliği ancak hem Türklerin hem Rumların evet demesine bağlanmıştı.
Referandum sırasında ve sonrasında Kıbrıslı Türkleri etkilemek ve yanlış yönlendirmek için birçok açıklama yapılmasına rağmen lehimize bir davranış gösterilmemiştir.
*
Kıbrıs Türkleri çözümü kabul ettiği takdirde açıkta soğukta bırakılmayacaktı, ekonomik kalkınmaları için yardım yapılacak, izolasyonlar kaldırılacaktı!
Bunlar, AB’nin sözü ve vaadi idi!
Fakat, gerçek samimi düşünceleri değildi. Samimi olmayan düşünceler de gerçek niyet taşımıyordu. Bu nedenle de hiçbiri gerçekleşmedi.
Gerçekleşmedi ama Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin yeni dayatmaları için girişimde bulunarak aktif rol oynamaya soyunmuştur.
Kıbrıs Türklerine söz verdiği gibi izolasyonları kaldırmaya yanaşmayan AB bunun yerine bize bir yığın martaval okumuştur. ABAD’ın kararını ortadan kaldırmamış, izolasyon uygulamasını devam ettirmiştir. Kıbrıs Türk halkının ekonomik kalkınması yerine, ekonomik yönden çökmesi için Rum Yönetimi’nin girişimlerine yardımcı olmuştur.
Türklere elindeki toprakların Rumlara verilmesi, Türk limanlarının kontrolünün devredilmesi dayatmasında bulunmaya kalkışılmıştır.
AB yine organları vasıtası ile Türk halkı aleyhine fikir beyan etmeye, Rumlara yardımcı olmaya çalışmaktadır.
Böylece Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne destek, Kıbrıslı Türklere karşı köstek olma politikasını bir kez daha ileri götürme yönüne gitmiştir.
Yaşanan gelişmelerin ortaya koyduğu bu yalın gerçeği görelim.