1974 yılını değil de 1983 yılını baz alırsak kırk yıl vardır ki hükümetleri eleştiriyoruz, eleştirmekten vaz geçtim düpedüz fırçalıyor kalaylıyoruz.
Sonuç ne.
Kalaylanmaktan en çok nasibini alan parti halâ daha en çok oyu alarak birinci parti olma konumunu sürdürüyor.
Bir zamanlar oyları yüzde otuz bandına kadar tırmanmış olan TKP / TDP kalaylamanın yanına yeni şeyler koyamadığı için kalaylaya kalaylaya kaynadı gitti.
İşin en orijinal tarafı da şu ki
En çok kalaylandığı halde halâ daha birinci parti konumunda olan partinin seçmenleri, delegeleri, aday adayları, militanları, alkışçıları bayrakçıları da kalaylama ordusunun içinde yer almakta beis görmüyorlar kalayladıkları, fırçaladıkları partilerine gönül rahatlığı ile ve menfaatleri gereği sandık sandık oyları boca ediyorlar.
KKTC’deki çarpık siyasal zihniyetin sonucu bu ve bu sonuç kırk yıl içinde sonucu olduğu siyasal zihniyetin nedeni haline de geldi.
KKTC’de hakim siyasal zihniyet yaşadığımız bu karabasan haline gelmiş absürd düzenin hem nedenidir hem de sonucu.
Nasıl olmuşsa olmuş bu siyasal zihniyet aynı zaman ve mekanda kendi kendisinin hem nedeni hem sonucu ve hem de kendisi olmuştur.
Madalyonun bir yüzü bu ise diğer yüzü ne.
Evet hiç tartışmaya bile gerek yok ki iktidardaki / hükümetteki zihniyet berbat ve hatta berbat ötesidir.
İyi de pahalılığın tek nedeni hükümet ise denediğimiz diğer hükümetlerde ucuz muydu şeyler.
Evet bu hükümet piyasayı / fiyatları denetlemiyor. Kıbrıs Türk Ticaret Odasının kendi üyelerini ticari ahlak bakımından denetlemesinin önünde engel mi var. 1654’üncü tank taburu tankların namlularını  KTTO yönetim kurulu üyelerine doğrulttu da sıkıysa denetlemeye kalkışsın diye tehdit mi ediyor.
Diğer meslek örgütlerimiz için de aynı şeyleri söylemek yazmak olası değil mi. Ülkemizde bunca kaçak işçi varsa bu işçileri ucuz emek olarak getirip de devlet / hükümet denetiminden kaçırarak, kaçak işçi konumuna düşüren ben miyim.
Kıbrıs Türk Sanayi Odası kaçak işçi olayında masum mudur . Ya Kıbrıs Türk Müteahhitler Birliği, Küçük Esnaf ve Zanaatkarlar odası bu ayıpların bu suçların müsebbipleri arasında yer almıyor mu.
Susuzluktan kurbağalar gibi krak vrak öttüğümüz ülkemizde çim sahaların yapılmasını isteyen ve alkışlayan kulüplerin taraftarların köylülerin spor yazarı diye geçinenlerin hiç mi suçu yok.
Partiler başta olmak üzere sendikalar, anayasal örgütler, meslek odaları, sağcısı  solcusu ortacısı ile hep birlikte bir sorumsuzluk girdabı yarattık ve girdap bizi yutuyor ve biz halâ kendimize gelmeyi ve geçmişimize bakarak yarını kurmayı düşünmüyoruz bile.