Kaç derdi olmalı insanın.
Hayırr insanın / insanların derdi olmamalı dediğinizi duyar gibiyim.
Teoride haklı olduğunuza kalıbınızı basarsınız ve fakat gelin görün ki canlı dertsiz olmuyor ve hatta cansızların bile derdi var.
Siz zannediyor musunuz ki dünyanın her hangi bir devletinin parlamento binalarındaki koltukların derdi yoktur.
Kendi parlamento binamızdan başlayalım.
O kırmızı koltuklara oturanlardan sıkılmıyor mu sanıyorsunuz o koltuklar.
Olası değildir hele de dört dönem beş dönem, 20 – 25 sene aynı kıçtan / popodan rahatsız olmaması / sıkılmaması koltukların.
Kaç derdi olmalı insanın diye sormuştum yazının başında.
Her seçimde aynı adaylara oy verenlerin derdi yoktur mesela, her seçimde bıkmadan usanmadan aday adayı ve aday olanların da derdi yoktur.
Meclis koltukları aynı popolardan sıkılırken / usanırken, popoların meclis koltuklarından sıkılmaması / bıkmaması / usanmaması tek derdin o koltuk olduğunun kanıtı olabilir mi.
Kaç derdi olmalı insanın.
Kedilere mama verince dertleri ortadan kalkıyorsa insanın da karnı doyunca dertsiz olması mı gerekir.
Yemekten başka derdi olmamak bir tasasızlıktır.
Derdi tasası kendi olmalı insanın öncelikle ve hemen akabinde de hayata memlekete karşı bir derdi olmalı insan denilen canlı türünün.
Derdi olmayan derman olamaz çünkü ne kendine ne de hayata halka tabiata.
Nedir insanı insan yapan sorusunun yanıtlarından birisi de işte budur, SOYUT DETLERİ OLMALI İNSANIN.
Soyut dert nedir varın yanıtını siz bulun ve fakat bilin ki somut dertler bütün canlıların dertleridir.
Ve insanı diğer bütün canlılardan ayıran özellikler / erdemler olmalıdır.
Koyun can derdinde kasap et derdinde diye özetlenemez insanlık.
Bu öyle bir durum ki memleketi kasıp kavuran bu fasariya ortamında koyunların esamesi bile okunmuyor.
İnsan insana dert olmalı ki insan insana derman olsun.