Nasreddin Hoca bilmiyorsanız eksiktir bir yanınız. “Hangi yanımız tamam ki”den öte bir şey bu.
18 yaşına kadar felsefe dersi ile hiç ama hiç karşılaşmamış öğrenciler başka nereye varabilirdi ki “Napan be hayvan” diyerek selamlaşmaktan ve en hafifi “Yörrü olan git işinge…” diye bitirmekten başka.
Şimdilerde öğretmenlik makamını sürdürenler 
Nasreddin Hoca’yı içselleştirselerdi tutunacakları tek dal olan eğitim dalını hükümetlerle el birliği içinde keserler miydi? Hatta ilkokullardan başlanması gereken bir derstir felsefe ve fakat ne gezer, vardı da gereksiz bulunup kaldırıldı.
Ders dediğim de ilkokul öğrencilerinin alnına Kant’ı, Descartes’i dayayın diye anlayan varsa derdine yansın ki, o dert felsefesizliktir. Bir gün en başta öğretmenler olmak üzere anlayacaklar mı ki, sevmek dostluk vefa saygı merhamet yardımlaşma doğumla gelen erdemler değil filozofisi olan bir duygu durumları insan halleridir.
Felsefesizlik o boyuttadır ki ‘‘ duygusal olma ’’ diye akıllar veriliyor dimağlara. KKTC nin içinde bulunduğu ve şikayetçi olduğumuz her şey duygusuz bireyler olmayı marifet zannetmemizdendir. Bal tutanın parmağını yalamaması felsefe ile açıklanabilir ancak ve bal tutanların parmaklarını hatta kavanozu yalaması da duygusuzluğun normalleştirilmesidir.
Tutun Nasreddin Hoca’dan da masallarımıza, darbı mesellerimize, atasözlerimize ve hatta manilerimize kadar hepsi ilkokullar için “felsefik” değinmeler olabilir. Böylece de insan için olmazsa eksik kalınacak vicdan, merhamet, şefkat, dürüstlük gibi duygu ve davranış biçemlerinden, yalan söylememek, müzevirlik, cırlaklık etmemek, ekip halinde davranabilmek, bencil ve kötücül olmamak için çocuk insanların, en çok alıcı oldukları yaş aralığı sağlam bir şekilde geleceğe büyümeye erişkin olmaya hazırlanabilsinler.
Öğretmenin, “Ben izin vermeden kimse konuşamaz, cevap veremez” demesinin yetişme dönemindeki çocuk insanda ne gibi tahribat yarattığı, Türkiye’deki kadar olmasa bile parti ve örgüt başkanlarının, bütün üyelerin sempatizanların yerine düşünüp konuştuğu bu siyaset ortamı bunca dal budak sarar mıydı?
Niye sendikalı olması gerektiğini bilmeden sendika üyesi yapılan-olan sendika üyelerine hangi sendika, hangi eylemi öncesinde bilgi verip en geniş tartışma ve katlımla karar almıştır sorun ve yanıtlayın kendi kendinize.
Bir sessiz ve yavaş şehir 
ve kasabada hiç olmaması gereken şeyler niye sadece moda rüzgârı o taraftan eser diye var oluyor. “Samanbahça” duvarlarındaki sözüm ona grafitiler (ki aslında duvar resmidirler) hangi kültürün felsefik yansımalardır?
Doğduğu büyüdüğü yaşadığı köyü “taşra” olarak kabul etmesi insanın nedir? Çocuk ilkokula köyünde başlayıp bitirmez ise çocuğun kendini hayatın her anında ve alanında taşralı görmesini nasıl engelleyebilirsiniz?
Köylerimizin okulsuzlaştırılması bir felsefesizlik felaketiydi. Yapanlar ve öğretmen hatta anne baba olarak bu büyük yanlışı alkışlayanlar felsefesizliğin naylon heykeli olma ödülü ile taçlanmalıdır.