Kıbrıs sorununa çözüm bulma arayışları çerçevesinde sürdürülen müzakereler bilindiği gibi uzun süre donmuş, uluslar arası aktörlerin devreye girmesi sonucu yeniden başlamıştır.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, önce seçimleri gerekçe göstererek sonra da ekonomik krizini öne sürerek müzakerelerden kaçınmıştı.
Ancak uluslararası aktörlerden kimisinin devreye girmesi ile birlikte Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, müzakerelerin başlayabilmesi için şantajcı ve hakimiyetçi anlayışını devreye sokmuştu.
Şimdi de müzakerelerin devam etmesi için aynı şantajcı ve hakimiyetçi anlayışını sürdürerek Maraş’ın kendilerine verilmesini istemektedir.
Medyaya yansıyan haberlere göre, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Kıbrıs sorunu ile ilgili müzakerelerin sürmesi ve AB’de Türkiye’nin görüşme başlıklarının açılması için bazı şartlar öne sürmektedir.
Anastasiadis, Rum toplumunda Türkiye’ye karşı güvensizlik olduğunu Maraş’ın Rumlara verilmesinin güven yaratılmasına katkıda bulunacağını, Maraş’ın iadesinin en önemli güven artırıcı unsur olduğunu iddia ediyor.
Ancak Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Maraş’ın kendilerine verilmesini yeterli görmüyor. Bunun yanında Gazimağusa limanının AB denetimine verilmesini de istiyor.
Yani Güney Kıbrıs Rum Yönetimi müzakereler sonuçlanmadan hediye istiyor.


*


Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin BM çözüm planını reddetmesi ve müzakereleri akamete uğratmasından sonra yeniden başlayan müzakerelerin devam etmesi için taviz talebinde bulunarak hediye istemesi tam anlamıyla pişkinliktir.
Güney Kıbrıs, Gazimağusa limanı ile Maraş’ın Türklerin denetiminden çıkarılmasını istemekle yetinmeyerek Türkiye’nin kendilerini tanımasını ve limanlarını açmasını da istiyor.
Bu çerçevede AB kanalıyla Türkiye’ye baskı uygulatıyor.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin bu tavrı Türklerin elindekileri her koşulda almayı ve egemenliğini kabul ettirmeye yöneliktir.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, hangi konu gündeme gelirse gelsin, “Türkler, Kıbrıs’ı bana hediye etmeyi kabul etsin” şeklinde bir yaklaşım içerisine girmektedir.
Böylesi bir yaklaşımın Türkler tarafından kabul edilmesi mümkün değildir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de Türklerin böylesi bir yaklaşımı kabul etmeyeceğini çok iyi bilmektedir.
O halde niye böyle bir yaklaşım sergiliyor?
Kıbrıs Türk halkına uygulanmakta olan insanlık dışı tecrit politikasını sürdürmek için. Türkiye’nin AB yolunu tıkamak için!..
Kısacası AB’nin Türklere karşı sürdürdüğü çifte standart uygulamasını sürdürebilmek için!..
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi kısacası, “ya bana Kıbrıs’ı hediye edin, ya da bu durum böyle devam eder” demektedir.
Türk halkı kuşkusuz ki Güney Kıbrıs’ın sergilemekte olduğu tavrı asla kabul etmez, hakkını da göz göre, göre, ona hediye etmez.