Zygmunt Bauman’a göre dışlayıcı şekilde küreselleşen ekonomik düzen yeni “ıskarta insanlar” ve “ıskarta hayatlar” üretiyor. Yeni liberal ekonomiler, devletin iş garantisini ve desteğini büyük ölçüde piyasadan çektiler, bunun sebebi de şirketlerin küresel anlamda daha haraketli ve rekabetçi olabilmeleriydi. Böylece ortadan eskinin işçi sınıfı-burjuva sınıfı çatışmasının yerini tüm çalışanların ekonomik başarıları ve devamlılığı için birbirinin rakibi olmalarını getirdi (Bauman, 2013). Artık en çok çalışan, en çok skor üreten işine devam edebiliyor ve eğer mavi yakalıysa yükselebiliyordu. Piyasaların sık sık ekonomik dalgalanmalarla yüzleşmesi, küçük şirketlerin batması, bazı büyük şirketlerin küçülmesi gibi paternler çalışan insanların ekonomik anlamda bir devlet memuru gibi “belirgin, garanti” bir işte çalışamamalarına, kaygılarının artmasına yol açtı. Küreselleşen ekonomik ilişkiler iş gücü piyasasını değiştirdi, işçi ve kalifiye yönetici alışverişini ortaya çıkardı. Profesyonel iş hayatı ekonomik riskleri ve iş göçünü beraberinde getiriyordu. Ülkeler bu ekonomik çıkarlara uygun olarak sınır politikalarını gevşetmeye başlarken yeni mülteci ve göçmen statüleri geliştirdiler. Örneğin, Almanya Türkiye’den gelecek işçilere kapılarını açarken tüm işçiler yasal yollarla göç etmediler. Kiminin kendi ülkelerinde sahip oldukları daha saygıdeğer konumlarına rağmen refahlarını düşünerek göç ettiler. Türkiye-Almanya arası sınırlar böylece saydamlaşmış olsa da giden vatandaşlar bambaşka bir ülkede, bambaşka bir kültürün içerisinde buldular, çoğu kendini topluluklar hâlinde gettolarda ve kenar mahallelerde yaşar hâlde buldular. Her ne kadar ucuz işçi ihtiyacını karşılayan Almanya bu insanlara davetkâr yaklaşsa da göç eden işçilerin yükselme, mavi-beyaz yakalı olma ihtimalleri yoktu, yasal statüleri ve çalışma izinleri buna göre belirlenmiş, beyaz yakalı Almanların çalışmadığı, ücretlerinin karşılığı olarak görmediği işlerde çalışmışlardı. Gettodaki yaşam şehirden dışlanmayı, toplum düzenine ayak uyduramamayı, suç oranının diğer kesimlere göre yüksek olmasını ve bunlar gerekçe gösterilerek potansiyel suçlu olunması gibi önyargıları beraberinde getirmektedir. Göçmenler için işlerin hiçbiri geniş vadeli garantiler içeren kontratlara bağlı değildir. Gurbetçiler şehrin içinde uzun süre kabul görmezler ve oradan ev almaya sınırlı oldukları ekonomik koşullar yetmez. Bu hayat tarzı Zygmunt Bauman’a göre ıskarta olmaktır, var olan ekonomik koşullar insanları “daha iyi” hayaliyle veya zorunluluktan göçe, ilticaya zorlamış; daha sonra da aynı insanlar kendilerini gittikleri yerlerde ve ulaşamadan yaşamlarını yitirdikleri uluslararası sularda bir metafor olarak ıskarta insan atık merkezinde bulmaktadırlar.

Dünyadaki ekonomik göç bir süreklilik arz eder, kimi zaman üst gelir gurubuna ait insanlar kimi zamansa alt gelir gruplarına ait insanlar göç etmektedirler. Iskarta insanlar ya yerel olarak işe alınmaları mümkün olmayan ya da politik olarak tolere edilemeyen insanlardır. Bu, onların müesses nizam için potansiyel birer “görmezden gelinen parçalar” olmaları, onların “tehlikeli yabancılar-geçersiz oylar” olarak görülmesine yol açar. Böylece daha iyi bir hayat şartıyla ya da kendilerine barınabilecek bir yer bulmak umuduyla kendi yaşadıkları evlerinde ıskarta olan insanlar, başka yerlere göç ederken “ıskarta hayat

- Advertisement -

alanlarında” bırakılırlar. Bu yer değiştirme durumu, stratejik göç yollarını; insan kaçakçılığını ve illegal yollarla sınırları geçmeyi beraberinde getirir. İnsanın doğasının temel motivasyonlarından birini kozmik korku olarak kabul eden Bauman, artık Avrupalı insanların kozmik olaylardan değil, işsiz kalmaktan, yerlerinden edilmekten korkarlar. Eski zamanlarda insanların gök gürültüsü ve afetlerden korkmalarına benzer şekilde, bugünün insanları için kendileri dışındaki dünyanın atıkları, savaşları, sürgün edilmiş insanları bir tehdit sembolüdür. Bu ölçekte de yeni ve efektif bir toplum sözleşmesi sunmak yerine Avrupalı devletler varlıklarının meşruiyetini vatandaşlarını dış tehditlere karşı korumakta, bu dış dünyanın atıklarını kendi vatandaşlarından daha çok kontrol etmeye uğraşmakta bulmaktadırlar.