Güney Kıbrıs’ta yakında Ortadoğu’nun en büyük kumarhanelerinden birisi daha açılacakmış. Belki sırada açılmayı bekleyen birkaç tane de büyük turistik tesis olabilir. Güney Kıbrıs’ta birkaç saatliğine şöyle bir dolaşanlar büyük devasa ve gösterişli kiliseleri de hemen farkederler, belki açılmayı bekleyen yeni kiliseler de vardır. Bu yazdıklarımın tümü de Rum adadaşlarımızı ilgilendiren, onların dinsel duygularını, eğlence alışkanlıkları, ticaret ve para kazanma isteklerini yansıtan girişimlerdir.
Tüm bu yukarıda saydıklarım, kumarhane olsun, kilise olsun, turistik tesis olsun açılışlarında Rum siyasal elitlerinin bulunması ve kurdela kesmelerde rol almaları da çok normal.
Zaman zaman Rum tv ekranlarında canlı yayınlanmakta olan kiliselerdeki pazar ayinlerinde veya özel ayinlerde Rum siyasal liderlerin ön saflarda yer almalarını da kanıksadık, başpapaz 2.Hrisostomos’un elini öpmelerini de.
Tüm bunlar bizde güney Kıbrıs Hristiyanlaşıyor, dini fanatizm güneyde aldı başını gidiyor çağrışımları yapmaz. Çünkü asırlardır, Rum komşularımızın Hristiyan Ortodoks olduklarını biliyoruz ve onların, en büyüklerinden ve makamlılarından, makamsız ve sade insanlarına kadar dinsel faaliyetleri bizleri pek ilgilendirmez.
Meğer ki bu kilise faaliyetlerine siyaseti karıştırmasınlar. Daha geçtiğimiz Yıl Kıbrıs Ortodoks kilisesinin Enosis referandumun Rum okullarında kutlanılması kararı üzerine haklı olarak koparılan fırtınaları hepimiz hatırlayalım.
Crans Montana’da geçtiğimiz yıl dört lastiği de patlayan görüşmeler sürecinin Rum görüşmecisi Mavroyannis’in geçtiğimiz gün, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kuzey Kıbrıs’ı ziyaret edecek olmasını eleştirerek bir de Kıbrıs Türklerinin İslamlaştırılmasından söz etmesi doğrusu bence çok gülünç kaldı.
Yahu Kıbrıslı Türkler inançlarını yaşamakta gösterişssiz ve abartısız davransalar bile çok büyük çoğunluğu zaten Müslümandır, İslamdır. Yeni ve bayağı da gösterişli bir camii daha açılacak diye, Kıbrıslı Türkler daha fazla müslümanlaşmazlar, İslamlaşmazlar.
Derin’yadaki sınıra yakın devasa kilisenin ve daha onlarcasının açılması törenlerine Rum lider veya liderler katılmadılar mı? Katıldılar tabii..Kiliselerdeki törenlerde geleneksel olarak papazların ellerini de öpmüyorlar mı? Öpüyorlar. O zaman komşularımıza ne oluyor?
Haa, Kıbrıslı Türkler çok büyük bir oranda laiktirler ve günlük yaşam biçimlerinde de laiklikleri yansır. Yani dinsel yaklaşımlarla dünyasal faaliyetlerin birbirine karıştırılmasını istemez ve benimsemezler ve sevmezler de.
İslam dininin anlayışı ve uygulanışı bağlamında farklı anlayışlar sergileseler de Kıbrıslı Türkler ve Türkiye’deki dini tandanslı insanlar, var olan farklılıkları tolere edecek düzeydedirler ve bununla ilgili tartışmaları da sadece kendilerini ilgilendirir.
Mavroyannis’i Erdoğan seçim sonrasında Kıbrısa yapacağı ziyareti de diline dolayarak, “ne gereği vardı” havalarına girmesi de doğrusu pek anlaşılır değildir.
Neredeyse her hafta, siyasal, ekonomik ve askeri muhabbetlerine yenilerine eklemek için Lefkoşa’da bir araya gelen Yunan Başbakanı Tsipras ile İrail Başbakanı Natanyahu için, Lefkoşa Hilton’da devamlı süit daireler tutulmuş neredeyse. Ama Mavroyannis’in bunları görmeyip de, aklınca kuzey Kıbrıs’a Türkiye yetklilerince yapılacak ziyaretlerle uğraşması, kanımca hep o meşhur “hakimiyetçilik anlayışı”ndan kaynaklanmaktadır.
Adamlar her nasılsa BM üyesi ya, kapağı AB üyeliğine de attılar ya. Zannediyorlar ki BM ve AB platformlarında yaptıkları numaraların benzerini her zaman ve her vesile ile sergileyebileceklerdir.
55 yıldır, gasp etmiş bulundukları “Kıbrıs Cumhuriyeti” unvanlarını tepe tepe kullanarak, Kıbrıslı Türklere her türlü ambargoları uygulatabiliyorlar ya, Türkiye hakkında AB formlarından arzularına göre kararlar ürettirebiliyorlar ya, tut tutabilirsen adadaşları.
AB’nin Strasburg’taki parlamentosu’ndan, Türk yurttaşlara AB nezdinde vizesiz seyahat etme hakkını, Türkiye’nin tek toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıması şartına bağlayabilmenin şımarıklığı ortalığa saçıldı. Öncesinde, AB kurullarında Kıbrıslı Türklerin Doğu Akdeniz’deki sondaj yapma iradelerini uygulama aşamasında olan Türkiye’ye karşı alınan “ezber” ve “dumanlı” kararlar da var.
Küçücük Kıbrıs çeke çeke, koskoca AB’ni olduğu gibi ve istediği gibi Doğuakdeniz’in derinliklerine çekmiş, yatırmış! Gaz ve çıkar gaileleri ile, bir reşme takılmadığı kaldı AB’lı efendilere. Peşkeş çekilmedik “parsel” kalmadı.
Yooook, olamaz demeyin adamların bir bildikleri vardır mutlaka. Avrupalı dediğin her şeyi unutabilir, hoşgörebilir, sağcı da olabilir solcu da, bilmem ne de. Ancak her zaman çıkarlarını bilir ve sonuna kadar da kollamaya çalışır.
Bu Kıbrıs işinde bir değil, bin bit yeniği var. KIBRIS SORUNU İŞLETMELERİ- ULUSLARARASI- TAM DA BİR ŞİRKET YANİ COMPANY’E dönüştü çooooktan.. Son zamanlarda bu şirketin hisseleri bayağı değer yapmıştır ki, adamların başı daha da dönmüş dumanlanmıştır söz gelimi.
Rum adadaşların önlerine koydukları her metne balıklar gibi dalıyorlar ve imzaları da atıyorlar AB’lılar. Hayırdır İnşallah! Bin birinci bit yeniğine hazır olun.
Kıbrıs Madalyonu!
Mustafa Kortun
Yorumlar