Kıbrıs sorunu konusunda çözüm arayışları sürerken Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ilginç bir taktik uyguluyor.
Medyaya yansıyan haberlerden anlaşılan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, uzlaşmaya yanaşmaktan çok, sürekli olarak KKTC’den taviz talep ediyor.
Böylesi bir tavır karşısında savunmada kalarak, “şu olmaz, bu olabilir” türünden bir tavır sergilenmesi yanlış olacaktır.
Zira;
Kıbrıs’ta esas mağdur olan Kıbrıs Türk Halkı’dır...
Yıllarca eza ve cefa çeken biziz…
Soykırım saldırısına uğrayan biziz…
İzolasyon altında tutulan da biziz.
Böylesi bir tablo ortada dururken Rumların yıllarca yaptıklarının hesabını vermeleri talep edilmeli, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin kırmızı çizgi olarak nitelendirdiği ve Kıbrıs’ın tamamına egemen olmalarını öngören talepleri üzerinde konuşup tartışılmamalıdır.
Rum talepleri üzerinde tartışmaların yürütüleceği bir sürecin takip edilmesi yanlıştır.
Uzlaşma arayışı Rum taleplerinin karşılanması üzerine olamaz.
*
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi zaten uzlaşma aramıyor.
Güney Kıbrıs uzlaşma arayışı yerine taleplerinin karşılanmasını isteyerek kendilerine göre “kolay” çözüm arıyor.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, Rum halkının yüzde yetmişinin karşı çıktığı bir çözümün kabul edilmeyeceğini, Rum Ulusal Konseyi’nde uzlaşabileceği bir çözüm şeklini kabul edebileceğini ifade ediyor.
Yani Nikos Anastasiadis, Güney Kıbrıs’ta KKTC yerleşim birimlerinin adını taşıyan ve “geri dönüş”ten söz eden örgütlerin taleplerinin kabul edilmesini bekliyor.
“Özgür Girne”, Girne’ye; “Özgür Omorfo”, Güzelyurt’a; “Özgür Karpaz”, Karpaz’a gelmek istiyor.
Kısacası Güney Kıbrıs, KKTC yerleşim birimlerine Rumların dönmesini isterken, Türklerden iyi niyet olarak Maraş’ı hemen kendilerine vermesini, Gazimağusa Limanı’nın kontrolünü de AB’ye devretmesini talep ediyor.
Başka?
Güzelyurt’un tamamını ve Karpaz yarımadasını da talep ediyorlar.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi buralarının kendilerine verilmesinin “kırmızı çizgi” teşkil ettiğini belirtiyor.
*
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin toprak talepleri yanında kırmızı çizgi diye nitelendirdiği başka talepleri de vardır.
Bunlar nelerdir?
Bunlar; Türkiye’nin garantisinin kalkması, Türkiye’nin Kıbrıs’la ilgili bağının kesilmesi, Kıbrıs Türk halkının elindeki toprakların eritilmesi, Türk halkının Rumların egemen olacağı bir yapıya boyun eğmesidir.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne göre Kıbrıs Türk halkı bunları kabul ederse kolay çözüm olur.
Yani?
Yanisi şu:
Adamlar, “KKTC ne kadar çok toprak verirse, ne kadar çok Rum idaresine biat ederse çözüm o denli kolay olur” diyor.
Böylesi bir anlayış, topraklarımızın hepsini vermemiz halinde çözümün hemen olacağını da ifade edebilir.
Karşımızdakinin anlayışı ve talebi işte bu denli uzlaşmadan uzaktır.
Peki, Rumların anlayışsız ve uzlaşmadan uzak tavrı karşısında biz ne yapıyoruz?
Biz de kendi açımızdan sorunun nasıl kolay çözülebileceğini söylüyor muyuz?
Yoksa sadece, “şurasını verebilirim, burasını veremem” tavrı mı sergiliyoruz?
Rumlar, taleplerinin karşılanması yönünde bir anlayışla müzakere masasında oturarak bunları kabul etmemiz beklentisi içerisinde “kolay bir çözüm” isterken, yapmamız gereken en iyi şey, KKTC’yi kökleştirip, güçlendirmektir.
İnanın ki KKTC ne kadar çok kökleşir ve güçlenirse, çözüm de o kadar kolay olur.