Atlar at doğar da insan insan doğmaz,insanlaşmak bir süreç işi olduğu kadar doğmula başlayan bir evrimin sonucudur.

İnsan yavrusu doğumla birlikte kendini insan olarak olduracak doğal evrimine başlar ve fakat insanın insanlaşabilmesi sadece doğal evrime ve kendine bağlı süreçle olabilecek bir şey değildir.

Çünkü insan artık toplumsal bir canlıdır ve toplum olmak ile sürü olmak arasında çok önemli ve önemli olduğu kadar da kabullenmekte bir hayli zorlandığımız farklar vardır.

Örneğin insani ve toplumsal sandığımız öyle kabullendiğimiz hiyerarşi hayvani ve sürüye ait bir kavramdır.

Sürünün başı ile toplumun seçilmiş başkanı arasında fark olması gerekir.

Vardır da

Yeterli mi,ona herbir kişi,kendi hür iradesi, algı kapasitesi ve özgül donanımı ile karar verecektir.

Koyunların toplu intiharı diye bir tanımlamamız vardır hani seyrek de olsa zaman zaman sürünün başı olan koç hazretleri kaldırıp kendini uçurumdan aşağa ölüme atar da sürüsü koyunu koçu ile peşinden atlar ya,işte ona biz intihar deriz unutup intiharın ancak ve yalnız insanların kalkışabileceği bir eylem olduğunu.Şeyi de unuturuz bia örneğin bir hayvanı açlıkla eğitebilir insan,kemiğini vereceğinizi bilirse köpek onu istediğiniz canlıya karşı havlatabilir saldırtabilirsiniz ya da eğlencemiz olan utanmadan eğlencemiz olan sirklerde hatta aslanları filleri kaplanları bile yiyecekle soytarı şaklaban hale de getirebiliriz.

Demek ki neymiş insanları açlıkla eğitmeye-terbiye etmeye kalkışmak insanı hayvanlaştırmak gibi birşeymiş ve neymiş sürü başı koçun peşinden uçuruma atlamak koyunsu bir hiyerarşik içgüdüymüş.

Peki Trumph ve USA’nın senatosu ile meclisi savaş kararı alınca ya da demokrasinin beşiği kabul edilen UK devletinin hükümeti savaş kararı konusunda USA’nın kuyruğuna maşrabba olunca her iki ülkenin ahalisi de bu kararlara boyun eğmek zorunda kalıyorlar.

Vehbinin kerrakesini burda ararken demokrasinin ne olmadığı konusunda ipuçlarına rastlayabiliriz.

Türkiye’nin acar ! gazetecilerinden birisi pusu kurmuş TBMM’nin bahçesine de soruyor yakalayabildiği türbansız AKP’nin “türbansız kadın”milletvekillerine ya da CHP nin vekillerine “YÖK yasasının   değiştirilmesi konusunda ne düşünüyorsunuz” ve onlar da yanıtlıyorlar “Başkanımız bilir”. Bizde çok mu farklı ya da Rusya’da Danimarka’da

Bütün devletlerinde dünyanın üç aşağı beş yukarı böyledir bu durum çünkü demokrasi diye bize yutturdukları şey insanların iyi ve güzel,kendileri ile ve herkeslerle barışık yaşamasını değil ve fakat devletin ve devletten daha düşük düzeydeki tüzel kişiliklerin,illelebed ayni şekilde,ayni ve değişmesi evrilmesi namümkün bir düzende devam etmelerini hedeflemekte ve bizim engin ve derin uyuklamalarımız nedeni ile de hedefi tam alnından vurmaktadırlar.

Ne yazık ki insanlık tüzel kişiliğin nelere mal olduğunu sorgulamaktan kaçınmakla özel kişiliğinin kimliğinin nasıl bir yıprandığını heba olduğunu fark edememektedir.

İnsanın özelinin inkârı hem de bizzat kendince inkârı toplumsallığın normal sonucudur ve insan doğanın ya da tanrının kendisine bahşettiği en önemli ve belki de tek lûtuf zenginlik olan biricikliğinin artık ne yazık ki hatırlanmaması ve ille de mutlaka toplumun ümmetin milletin devletin bir parçası,partilisi,dindarı,milliyetcisi,vatandaşı yurttaşı,üyesi olarak anlamlanabileceğine dair yanlış ve mutlak inancı ile ömür tüketirken kendini tüketiyor olması toplumsal bir olgu haline gelmiştir.

Artık insan oğlu Robinson Cruse ya da Donkişot olmayı gereksiz hatta zül addetmekte ve cocacola şişelerinden herhangi biri olmanın rahatlığı ile uzaktan kumandası ile kumanda edilmenin dayanılmaz hafifliği içinde kör sağır vicdansız bir normalizasyonu tercih etmektedir.

Nedir normalizasyon derseniz.

Şeydir

Herkesin ayni bilinç ayyy pardon FARKIBDALIK içerisinde işine bakmasıdır.

Nedir işi normal insanın.

Üretmek eşyayı ve tüketmek kendini