Kıbrıs sorunu denilen oyunda, genellikle kuralları koyan ve oyunu istediği alanda oynayan nedense Kıbrıs Rumları oluyor.
Geçmişten günümüze doğru gelişmeleri ele alarak şöyle bir düşünün.
Oyunun kuralını ne zaman biz koyduk?
Kıbrıs sorunu denilen oyunu başlatan Rumlar olmuş.
Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak (Enosis) için yola çıktılar. Biz, karşılarına geçip, “hayır olmaz!”, dedik.
Enosis’i gerçekleştirmek için tedhiş örgütü kurdular. Kendimizi savunmak için mukavemet örgütü kurmak zorunda kaldık.
Verilen mücadeleler sonucunda bir ortaklık cumhuriyeti kurulması kabul edildi. Bu kez Rumlar oyunu değişik bir çerçeveye sürükledi. Ortak kurulan cumhuriyeti ele geçirme ve Türkleri ortadan kaldırma planı yaparak uygulamaya soktular.
Rumlar, ortak kurulan Cumhuriyetin unvanını gasp ederek ele geçirirken, birçok kez teşebbüs edilen soykırım hareketi direnişimiz üzerine tam anlamıyla gerçekleştirilemedi.
Kıbrıs Barış Harekatı, Nüfus Mübadele Anlaşması ile KKTC’nin ilanı, oyunun kurallarını ve alanını değiştirmemiz yönünde attığımız esaslı üç adımdır.
Bu üç adımı attığımızda, oyunun aleyhimize gelişmesinin önüne geçmiştik.
Ancak daha sonra bir duraksama devrine girdik.


*


Rumlar, oyunun değişik alanlarda ve kendi belirlediği kurallara göre oynanması için planlar yaparak, uygulamaya soktu. Biz de Rum’un istediği oyunu istediği alanda ve istediği kurallara göre oynamanın peşinde sürüklendik.
Rumlar; ambargo koydu, izolasyon uygulattı. Sineye çekmek zorunda kaldık.
Sınırlarımızda tahrik eylemleri yaptılar. Sabrettik.
Kıbrıs sorununa çözüm bulunması çabalarının istedikleri yönde seyretmesinde belirleyici oldular.
İstedikleri zaman görüşmelerin başlamasına razı oldular, istedikleri zaman sona ermesine karar verdiler.
Sonra Avrupa Birliği (AB) denilen oluşuma uluslararası anlaşmalara aykırı bir şekilde girdiler.
Şimdi Kıbrıs sorunu oyununun AB sahasında da oynanmasını sağlamak ve sürdürmek için çalışmalar yapıyorlar.
Bu çerçevede iki bölgeliliği ortadan kaldıracak, Nüfus Mübadelesi Anlaşmasını anlamsız kılacak girişimlerde bulunuyorlar.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava açmalarla başlayan oyun gittikçe genişletiliyor.

*


Oyunun lehimize gelişmesi için, sanırım yapmamız gereken, oyunun belirleyici gücünün Rumlar yerine kendimizde olmasından geçer.
Öncelikle yapılması gereken, Rumların peşinden sürüklenerek oyuna katılmak değildir.
Yapmamız gereken, oyunun Rumların istediği alanda değil bizim istediğimiz alanda oynanmasını sağlamaktır.
Oyunun kurallarında biz belirleyici olmalıyız ki oyunun lehimize sürmesinde de belirleyici olabilelim.
Tıpkı KKTC‛yi kurduğumuz gibi.
Aksi halde, Rumların peşinden sürüklenerek oyunu istedikleri çerçevede oynarsak aleyhimizde gelişmelerin seyretmesi kaçınılmaz olacaktır.
Rum’un kurallarını koyarak istediği alanda oyun oynatması asla bizim lehimize gelişmez.
Bizim yapmamız gereken, oyun kuralını ve alanını belirleyici adımları atmaktan geçer.
Öncelikle yapmamız gereken budur. Rum’un peşinden sürüklenmek değil.