Papağanı bilmeyen yok. Bir kuştur kuşlar içinde, bir farklı özelliği ayırır onu diğer kuşlardan. Sahibi varsa ve zaman ayırıp çalıştırırsa papağanını konuşma diye anacağı sesler çıkarmayı öğretebilir kuşuna. Pahalı bir kuştur papağan, sebebi de sahibinin sesi ile konuşmasının  önemli beceri kabul edilmesinde yatar..  Kimi salaklar her şeyi ama her şeyi paraya tahvil eder ya, salaklıkta vahşete varabilenler,  kuşları da paraya tahvil etmekle yetinmez sadece, tutar ona konuşma da öğretir ve zavallı papağan artık doğal sesini kaybetmiş olarak sahibinin seslerini ötmeye başlar. Bir duralım ve hakkını verelim, fiziki görüntüsü genellikle yamandır papağanın, albenisi guvvatlıdır, rengârenk olur genellikle ve parlak. Albenisi deyince biline ki;  bir Amerikalının albeni duygusu ile bir Japonun albeni duygusu aynı değildir ve komşununki daha bir başkadır.  
Papağanların  da Asyalısı, Afrikalısı, Amerikalısı, Avrupalısı olduğu gibi Bursalısı Larnakalısı, Girnelisi de olur hatta son zamanlarda AB lisi BMlisi de görünür oldu
Konuşma öğretilmiş bir papağanın doğal papağanlar içinde zerre kadar kıymeti harbiyesi yoktur asla. 
Amerikalılar için, İngilizceyi hele de Amerikan aksanıyla konuşan papağanın değeri çok önemlidir ta ki daha çok kelime öğrenen yeni bir papağana sahip olana kadar.  Napolyon,  papağanın para para para deyenini sever elbette ki iş adamları ile Lordos da;  money money money ya da euro euro, $ $ $ diye şakıyanı sevecek, eşyanın tabiatı bu . Hem Lordos eşyasının hem de papağan eşyasının.  
Konuşmak bir eylem biçemidir ve papağan ile uzak yakın ilişkisi yoktur, bunu papağanlar bilmediği gibi sahipleri de bilmez ve yığınla insan uzun sayılabilecek zaman dilimlerinde papağanların çıkardığı sesleri konuşmak diye değerlendirebilir. Mide gurultusu da zaman zaman konuşmak olarak algılanabilir. Konuşmak başka bişeydir ve ekonomik akıl bunu bilmez . O, son tahlilde paran kadar konuş der. Nasıl bilsin ki;  konuşurken sessizlik anlamında virgül yoktur ve off çeker insan ki dağlar yıkılır konuşmanın gücünden. Yeter der konuşmaya başlayınca insan,  zalimin zulmüne ve yüzüne, yeter der ve yürür ‘gecelerinde aç yatılmayan, gündüzlerinde sömürülmeyen, ekmek gül ve hürriyet’ diyerek yürür de Ah şarkıları şiirleri koroya uygulayıp yürüyünce halklar, papağanlar susar.