İnanmak vardır bir bir de bilmek.
İnanmak bir başına Allah / Tanrı ile kul arasında kaldığı sürece çok da zararlı değildir, faydalı da değildir.
Karaoğlanoğlu futbol takımı oyuncularının Real Madrid’i yeneceklerine dair inanmışlık sergilemeleri hoş bir fantazidir.
Kalabalıklar hele de siyasal bir dürtü ile Tanrıya inanmışlık sergilerse eğer böylesi bir durumun sonucu engizisyona kadar varabilir.
Peki bilmek bir başına yeterli midir.
Neyi bildiği ve ne kadar bildiği insanların gurupların elnette ki önemlidir ve fakat o da yeterli değildir.
Niye değildir sorusuna kolay anlaşılır bir yanıt olur iki artı ikinin dört ettiğini bilmek hiçbir işe yaramaz eğer elinizde iki elma ve iki armut ya da iki ekmek ile iki zeytin yoksa.
Tebabet bilmini bilmek yeter mi doktor / hekim olmak için.
Tebabet üzerine eylem de gerekir ve tebabet bilmi bu bilme vakıf olanların ya da olmak isteyenlerin bildikleri üzerine düşünmeleri ile bu güne varmış gelişmiş ve pek çok hastalığı tedavi etme edebilme kudretine erişmiştir.
Üzerinde düşünülmeyen hiçbir inanç / inanmak kıymeti harbiye sahibi olmaz olamaz.
Düşünmek insanlara ve insanlığa kendileri kadar gerekli bir şeydir.
Evet insan dereye göle denize girerek yüzmeyi, suda da hayatta kalabileceğini göstermiş öğretmiştir ve fakat denizi gölü kullanarak uzaklara varılabileceğini kavrayabilmesi için su başında duran insanın gölü denizi ve karşı kıyıyı karşı kıyıya varabilmeyi düşünmesi gerekiyordu, tıpkı tabiatın sunduğu buğdayı üzümü besin olarak kullanması gerektiğini düşünmesi gibi.
Evet şimdi de merak meselesine gelelim, merak etmiştir insan suyun niye olduğunu ve niye su olduğunu, su olmayınca hayat denilen şeyin niye olamayacağını merak ettiği gibi kuru dal parçasının suda niye batmadığını ya da taşın niye battığını merek etmiştir.
Merak düşünmenin tetikçisidir dersek çok doğru bir kelâm etmiş oluruz.
Ve işte o zaman, ancak o zaman dinlerin ve bilimlerin insanlığın merak etmesi sonucunda geliştiğini de anlama ihtimalimiz doğar.
Biz nasıl varız merakıdır ki insana kendini yaratan bir gücün olduğunu düşündürmüştür.
Evet Allah’ın / tanrıların / Tanrıların varlığını kabul etmek insanlar için önce merak sonra da düşünmenin tabii sonucudur.
Ve biz nasıl varız / var olduk merak ve düşüncesine çünkü Allah / Tanrı bizi yarattı bir süre sonra ve başka merakların ve başka alanlarda düşünmenin sürdürülmesi de Allah / Tanrı yanıtını yetersiz kılmış ve Tanrıyı bilen inanan insanlık bu yanıtın yerine bilimin / bilimselliğin yoluna düşmüş ve günümüze ulaşılmıştır.
Bu genel doğruların ışığında kendimize bakınca da Eğitim Bakanlığının, Sağlık Bakanlığının, Tarım Bakanlığının ve de diğer bakanlıklar ile Başbakanlığın Cumhurbaşkanlığının, meclisin partilerin ve seçimlerin, elbette medyanın da niye var olduklarını bilmek sorgulamak ve görevlerini unutanlara hatırlatmak da niye seçmen olunduğu hakkında düşünmek ve bilmek ile olasıdır