Anayasa yasalar tüzükler niçin yazılır.
Eğer uygulansın diye yazılmıyorsa hiç yazılmaması daha doğru olur.
Seçim kazananların, KKTC Meclis kürsüsünden ‘Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasa'ya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim.’ Şeklinde bir yemin etmeleri Anayasa gereğidir.
Şu şahsı, bu şahsı işaret etmeden bir düşünün bakalım, yukarıdaki Anayasal yemin metnine uygun davranmış olan kaç seçilmiş gelir aklınıza partiler yelpazesindeki partilerden. ( işaret ettiğiniz şahıs, şahıslar konusunda haklısınız, haklısınız da işaret etmedikleriniz sütten çıkmış ak kaşık mı, ya siz )
Benim aklıma gelen bir tane bile yok ve eminim ki bu yazıyı okuyan parti üye ve sempatizanları benimle aynı fikirde olmayacaklar ve kendi parti vekillerinin hele de başkanlarının, bu Anayasal yemin metnine sadık olduğunu, bu yemine aykırı hiçbir siyasal ya da ekonomik eylem içinde olmadıklarına dair kendi kendilerine kanıtlar sunacaklardır.
Hepimiz bal gibi biliyoruz, KKTC millet vekilliği yeminine sadık kalan tek bir vekil olmadığı gibi tek bir Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar da görmedik. Kurumlar da görmedik.
İş orda bitmiyor, müsteşar, genel müdür, müşavir, danışman, olup da bu makamların gerektirdiği yasalara ve tüzüklere uyma sadakatını göstermiş olan tek bir üst düzey bürokrat görmediğimiz gibi, ( belki çok az sayıda düşük profilli memurluk işlerinde yasa ve tüzükler çerçevesine çıkmamış alt baremlerde dirsek çürüten memurlarımız olmuştur sayıları yıllar içinde ancak da yüzü ( 100 ) bulan.) bu yanlışların hataların peşinde koşup mahkum edecek kurumların da cevval davranmadığını belki de hiç üzerinde durmadıklarını söylemek de olası.
Diğer meslek dalları için de aynı iddiada bulunmaktan çekinmeyeceğim.
Öğretmenlik nosyonuna harfiyen sahip olan bir öğretmenin, sınıf geçmenin kaldırılmasına seyirci kalması olası mıdır. Öğrenciye verilen ödevin baba ama çoğunlukla anne tarafından, hz google vasıtası ile yapıldığını bal gibi bildiği halde ‘ ödevin yapılmış’ olduğu şeklinde kabul eder mi.
Veteriner ve ziraat mühendisliği diplomasına ve formasyonuna sahip birinin, şehir merkezlerinde faydasız işler karşılığında maaş alıyor olması yazık etmek değil midir o fakültelerin diplomalarına.
KKTC topraklarında, hele de emek yoğun işlerde çalışmayı kafadan reddetmesi gençlerin, bir yandan genç olma niteliğine ve diğer yandan da anne baba olmanın gereklerini yerine getirememiş olmanızın delili değil mi.
Hangi sendika hangi önemli kararını genel kurulunu toplayarak üye sayısının çoğunluğu ile almıştır.
KKTC yapamaz bu yanlışları ayıpları suçları günahları.
Bu AYIPLAR suçlar ve günahlar KKTC yi sağmal inek yerine koyarak sömürmeye azmeden hepinizsiniz.
Ama yine de ben suçumu kabul ederek ayağa kalkıyorum, başka suçlu ve sorumlu aramayın.
Memleket ve hayat bu halde ise tek suçlusu benim.
Siz hepiniz MASUMSUNUZ hatta MELEK MELÂİKESİNİZ. YAŞASIN PARTİNİZ VE MENFAAT İÇİN KULLANDIĞINIZ OY lar.