Niyetin iyi olması yeterli mi.
Niyetin sanat ya da dekorasyon olması da yeterli değil.
Grafitti mi yapacaksınız.
Konut, apartman sahipleri izin veriyorsa yapın.
Atatürk stadyumunun duvarlarını canınızın istediği şekilde boyayın. İster soyut ister somut isterseniz ki daha şık olur, Defteralı, Cipsi, Oğuz Karayel, Galliga, Zihni resimleri ile ve fakat hayır yerli kahraman istemiyoruz derseniz de, Di Stefano, Ginola, Maradona, Ronaldinho resimleri ile donatın Oto park duvarlarını boyayın. Dere boyundaki dükkanları boyayın. Karışan görüşen olmaz.
Yeni yapılmış dev boyutlu duvarları olan konutlara, ambarlara, işletmelere, keyfinize yeteneğinizle orantılı ne isterseniz boyayın.
Ama orda durun ve düşünün.
Eski eser kapsamında olan, kültürel miras sayılabilecek duvarlarla karşılaştığınızda işte o duvarlara da girişirseniz, biz yetenekliyiz ve sanat yapıyoruz diye.
Sanat utanır sizden.
Sanat adına kültürel değerlerin üstüne boya sıçratamazsınız, sıçratmamalısınız.
Arkanızda Vakiflar idaresi olsa ve sizi boya boya diye kışkırtıyor olsa da, ona- onlara dönüp Vakıflar idaresinin işlevlerinin tarihi dokuyu piç etmek olmadığını en önce siz söylemelisiniz, eğer sanatı seviyorsanız ve niyetiniz iyi ise.
Yok derdiniz kısa günün kârı reyting, alkış, takdir alalım da varsın cehaletin ve değer bilmezliğin takdiri olsun ise, dökün saçın boyalarınızı, tahrip edin kültürel mirası.
Ne iş olsa yaparım abi’ cilikten, niyetim iyi bırakın yapayım, acelem var durup da araştırma mı yapacağıma devrilmek iyi bir şey değildir.
Terk edilmiş evlerin, işyerlerinin duvarlarına grafiti yapmakla başlayan şey, neyin nereye yapıldığına bakılmaksızın alkış ve beğeni alınca bu iş tam bir işgüzarlığa dönüştü.
Lefkoşa’nın dar sokaklarında fil, su aygırı, break dansçıların resimleri filan derken.
Samanbahçe’ye de taaruza geçilip Harlem, Manhattan fırtınası yaratılıyor ve bu bölgeyi güzelleştiriyoruz saftirikliği ve bunu alkışlama cüreti ile sürüyor.
Aklın başa alınması zamanıdır.