Transistörlü küçük radyomdan Bariş harekatının başarı ile gerçekleşmekte olduğu haberini öğrendim..Hemen tetikte olan ailemi de bilgilendirdikten sonra sabahın erken vaktinde gazete bayii bulmak için Alanya sokaklarında koşuyordum.Başka insanlar da ayni maksat için sokaklara doluşuyorlardı...Herkes heyecan içersindeydi.Kimiler tedirgindi....Belki de içlerinde Kıbrıs savaşına katılan evlatları da vardı.Ama her Türk böyle bir müdahaleyi bekliyordu....Çünkü Kıbrıs'ta yaşam koşuları yaşamak için elverişli olmaktan çıkmıstı.
Ben öğretmenliğim dışında askerlik görevimi de sürdüren bir insan olarak dört gözle beklediğimiz 20 Temmuz harekatı dışında kalmak istemiyordum.Bir an önce Kıbrıs'a dönmek için Alanya Komutanlığına gidiyor ve ilk fırsatta geri dönme isteğimizi komutanlıkla paylaşıyordum.Halbuki Alanya'nın askeri ve sivil yetkilileri Kıbrıslı ailelerin iaşe ve ibate ihtiyaçlarını karşılamak için tedbirler almışlardı.
Ama benim hem askeri hem de sivil sorumluluklarım vardı.
Ve en erken bir zamanda ailemle birlikte geri dönüş yapmak istiyordum.
Neticede Tanrım sanki bu isteğimi onaylamıştı ki.Kıbrıs'a sefer yapan ilk gemi ile Kıbrıs'ımızın yolunu tuttuk.
Askeri gemiler refakatçimizdi her hangi bir Yunan saldırısına karşı.
Gemimiz hareket ederken biz güvertede Kıbrıs'tan bize ulaşacak umutlu bır ışık arayışında idik.
Ve nihayet güzel adamıza ulaştık.Hemen Girne kalesinin yakınında gemimiz demir attı. Bizleri evlerimize taşımak için otobüsler ihdas edildi.Ve bu otobüslere yerleştik.
Boğazda otobüs durak yaptı.Ergin olan erkekleri ayırdılar.
Diğerlerini de evlerine taşıdılar.Artık askerlik görevimi bir süre Boğaz komutanlığının emrinde sürdürecektim...
Ertesi gün bir sürprizle karşılaştım.Görev veren komutan vaktiyle Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümünde Doçentim ve 
öğretmenim olan Dr.Kıyas Ünsal'ın oğlu idi...Bir süre 
Yüzbaşı ile sohbet etmiştik.Benim görevim belirlendi ve
İngilizce konuşabildiğim için yurt dışından gelen savaş muhabirlerine rehberlik yapacaktım.
Tam 15 gün sürekli bu görevi yaptım.Ailemle bir aya yakın bir süre birbirlerimizden kopmuştuk.Sonra bir izin çıktı ve  tekrar geri dönmek şartı ile evime gidip ailemle buluştuk.
Ama savaş bitmemişti.Havada uçaklar fır dönüyor ve bizim uçaklarımız EOKA menzillerini bir bir vuruyordu...
Boğaza geri döndüğümde ögrendim ki Türk Ordusu Mağusa'yı zaptetmişti.
Ben bu mutluluğu bu yaşıma kadar hep yaşadım.Hatırladıkça mutlu oldum.Artık güzel adamda can güvenliği çok büyük 
oranda sağlanmıştır.Bundan böyle korku ile yaşayan bir toplum olmaktan kurtulduk hatta bana göre askerimiz sayesinde korkulan bir taraf olduk...
Dilerim söz konusu korkulu yaşamdan ders alınarak birlik ve beraberlik içinde ve kültürümüzü de koruyarak medeni insanlar gibi güzel adamızda ömrümüzü sonsuza dek sürdürelim.