Lise 2 de fen derslerinden çok,edebiyata yönelmiştim... Edebiyat dersi çok ilgimi çekmekteydi.Hele şiiri çok  severdim.Beğendiğim şiirleri rahat ezberleyip kendi kendime tekrarlardım.Kompozisyon yazmak zaten eskilerden  kalma bir tutkumdu.Genellikle de yazdığım  kompozisyonlar beğenilir ve bazan sınıf önünde okunurdu.
Lise ikiyi de takıntısız olarak iyi derece ile tamamladıktan sonra yaz tatilimi geçirmek üzere Limasola gittim. Limasolda eski arkadaşlarimla yeniden buluşup onlarla vakit geçirmek,oyun oynamak,gezmek ve en önemlisi birlikte denize girmek unutulmıyacak anılaımdandır... Sadece daha önce değindiğim gibi ta ilkokul yaz tatilinden başlamak üzere her öğretim yılı bitiminde mutlaka bir iş bulup çalışarak okul masraflarım için para biriktirmekte idim.Buna hem alışıktım,hem de böyle yapmaya mecburdum.
Aile mümkün mertebe külfet olmamam için... Hele üniversite ilk yilı yaz tatili başında sevgili babam şehit olduktan sonra öğrenimimi sürdürebilmem için  tatillerde çalışmam şarttı..Bundan hiç sıkılmazdım,aksine çalıştığım her müessesede değişik beceri ve deneyimler kazanmakta idim...
LİSE 3. ( Lise son ) YILLARIM
Lise sona başladığımızda artik son sınıfta olmanın gurur ve mutlululuğunu hissederek yaşamaya  başlıyordu..Son sınıfta edebiyat bölümünü seçmiştim. Matematik,fen derslerini sevmediğimden değil  Edebiyat dersini,kompozisyon dersini en çok seviyordum.
Şiir karalama merakım devam ediyor,hatta bu yeteneğimi geliştiriyordum.Ama nerdeyse şiirlerimi arkadaşlarımdan gizli yazıyor,hiç bir yerde yayınlamıyor,hatta önemli şairleri okumakta olduğum için kendi yazdığım şiirlerimi  beğenmeyip çöpe atar veya buruşturup cebime koyardım... Bu konu ile ilgili yurtta iken bir durum oluştu ve şiir yazma konusunda artik deşifre olmuştum.Yatak odasinda pijama giymek için pantalonumu çıkarırken buruşturup cebime koyduğum bir şiirim tayareci lakabı ile andığımız Halil arkadaşımın eline geçti..Halil arkadaşım sanki bir  Sırrımı yakalama merakıyla buruşmuş kağıdi hemen açtı ve be arkadaşlar dedi,bizim Teoman arkadaşımız şairmiş diyerek yüksek sesle şiirimi okudu...Beğenildiğini anımsarım.Ve artık bu olaydan sonra aşikar olarak  şiir yazmaya başlamıştım...
Lise 2 de bize edebiyat dersi veren ve bana edebiyatı  sevdiren değerli öğretnenim Nuran Ayata ülkesine dönmüştü. Lise 3 te yeni bir edebiyat öğretnenimiz göreve  başlamıştı...
İsmi Yusuf Ziya Beyzadoğlu idi...Ne yalan söyleyim ki  bu hocamızı eskisinden daha çok sevdik... Edebiyat zevki iç yüzünden dışa aktarılıyordu sanki...Ders esnasında bazan derse ara vererek çok güzel şiirler okur.Sık sık önemli şairlerin kıta ,beyit ve mısralarinı tekrarlar,özdeyişlerle,fıkralarla derslerini süslerdi... Şiir belleme Şiir belleme merakım bu öğretmenimiz sayesinde  daha da artmıştı.
Bu konuda unutamıyacağim bir anımı paylaşmak isterim...Bu hocamız gunün birinde beni hazırlıksız yakalayarak sözlü sınava davet etti.Korkaraktan dersekalktım.Önce bana edebiyat tarihi ile ilgili bir kaç soru sordu. Cevaplarımı tatminkar bulmamıştı.Hazırliklı değildim. Fakat benim edebiyat dersini sevdiğimi  biliyordu.Ardından ezberinden şiir bilirmisin diye sordu. Mutlu olmuş ve mahcubiyetimden biraz kurtulmuştum... Divan edebiyatından başladım,halk şiirlerine geçtim, Yahya Kemal,Ahmet Haşim, Mehmet Akif Ersoy, Tevfik Fikret v.s...den sonra Yeni Türk Edebiyatindan çok sevdiğim Cahit Sitki Tarancı, Cahit Kükebi,Orhan Veli Kanık derken teneffüse çikış zili çalıyordu... Öğretmenimiz benimle ilgil sınıfa sesli olarak şöyle bir mesaj vermişti ve demişti ki bakın arkadaşlar diye sözlerine başladı.Arkadaşınız sorduğum sorulara tatminkar cevap vermedi ama ezberden  okuduğu şiirlerden belli etti ki kendisinde bir edebiyat zevki vardır.Ben buna önem veriyorum ve bu sözlü sınavında kendisine on üzerinden sekiz veriyorum. Nerdeyse sevincimden hopur hopur hoplayacaktim.