Bugün iki konu hakkında yazacağım: Aysan Özcezarlı’nın, çiçeği burnunda mizah öyküleri kitabı ile ilgili görüşlerimi paylaşacak; ardından, aslında Aysan Özcezarlı’nın sivri/ironik diline çok yakışan yol kasislerini ele alacağım.
AYSAN ÖZCEZARLI’NIN “BALYOZ”U
Aysan Özcezarlı, günümüze kadar iki öykü kitabı (Anana Selam Söyle- 2005 ve Şeytan Tükürüğü- 2007) yayımladı Ayrıca Orkun Bozkurt’la birlikte kaleme aldıkları bir öykü kitabı (Bana Bir Çiçek Koparsana – 2010) da var. Son olarak Orkun Bozkurt’la birlikte yazdıkları iki oyun (“Tekerlek İzleri” ve “Karatahta”) sahnelendi.
Masamda Aysan Özcezarlı’nın yeni öykü kitabı var. Kitapta on beş öykü var. Her biri diğerinden güzel! Okurken insanı gülümseten, bazan gülümseten, hatta kahkahaya boğan ama o oranda düşündüren öyküler.
Öykülerdeki olay ya da olaylar zinciri, “suyun yolunu bulması” gibi akıp gidiyor. Mantık hatası yok gibi! En azından ben yakalamadım. Aysan Özcezarlı, çok iyi bir anlatıcı, anlatma yeteneği güçlü! Öykülemesi, olayları kurgulaması güzel! İyi anlatıcılık ve güzel öyküleme/kurgulama yazdıklarını rahat okutturuyor.
Öykülerinin bir kısmı, kısa öykü sınırlarını zorlamakta, anlatıyı uzun öyküye yaklaştırmaktadır. Bazı öyküler ise öyküden çok anlatıya daha yakın!
Mekânlar çoğunlukla bizden, Kıbrıs’tan mekânlar! Bizden olmayanlar ise yadırganmıyor. Kırk yıl bildiğimiz izlenimi veren, deyim yerindeyse sıradan mekânlar!
Zaman mekânlarla bütünleşiyor. Yadırganan durumlar çıkmıyor karşınıza!
Öykü kişileri, canlı kanlı insanlar sanki! Onlarla sohbete ya da diyaloğa girme isteği duyarsınız çoğu kez! Çoğu Kıbrıslı tipler! Daha önce yayımladığı kitaplarla bu kitapta karşımıza çıkan kişiler epeyce kalabalık!
Dil yalın ve akıcı! Kıbrıs ağzı, hatta Mesarya ağzı denebilecek bir ağızla anlatım zenginleşiyor. Bazı yazarlar, özellikle tiyatro eserlerinde (oyunlarda) Kıbrıs ağzını, abarta abarta, mizah unsuru gibi, insanları güldürmek için kullanırlar ya, aslında Kıbrıs ağzının canına okuyarak! Aysan Özcezarlı öyle değil! Mesarya ağzını bolca kullanıyor ama doğal haliyle! Bol bol da yerel deyimlerle daha da zenginleştirir kullandığı dili.
Anlatımı ironik! Güçlü bir ironi var anlatımında! İronik olduğu kadar eleştirel! Hemen hemen her konuda eleştirel dil kullanır ama sıra politik eleştirilere geldiğinde, siyaset kurumuna bakış açısının acımasız olduğunu söylemek mümkün! Anlatıcı olarak çoğu kez kendisini de öykü kişisi gibi algılatır, ama kendisini idealize etmez. Tam dersi okları kendi kendine yönlendirmekten, çuvaldızı kendine batırmaktan kaçınmaz, bazan acımasızlığa varan özeleştiriler yapar.
Hiç kuşkusuz Aysan Özcezarlı bir öykücüdür ama o oranda bir mizah yazarıdır. İronik dili ve olaylarla kişileri mizahi unsura dönüştürmesi onda sanki doğuştan gelen bir yetenek gibidir ya da yaşadığı ortam ona bu yeteneği kazandırmıştır. Aysan Özcezarlı’nın, az sayıdaki çağdaş mizah edebiyatımızın temsilcilerinden biri olduğu kesin!
Kıbrıs Türk Edebiyatı’nda, kitaplaşma eğilimi yüksek değilse bile, öykünün yeri önemli! Buna karşın öykü yazımında ciddi azalma eğilimi var. Bunda artık öykü yayımlayan gazete/dergi olmaması ya da çok az olması önemli bir etkendir kuşkusuz. Bu bakımdan Aysan Özcezarlı’nın öykü üretmeyi sürdürmesini, ürettiklerini kitaplaştırmasını önemsiyorum.
Edebiyatın sayılarla pek ilgisi yok ama ben yine de bazı sayılar vereceğim. 2017 yılı sonu itibarıyla ülkemizde öykülerini kitaplaştıran öykücü sayısı elli dört ve çoğunluğu bir öykü kitabı yazıp orada durmuş. Bu elli dört kişiden yalnızca on sekizi ikinci, on biri üçüncü öykü kitabını yayımlamış. Üçten çok öykü kitabı olan sadece üç kişi var: Mehmet Kansu beş, Özden Selenge dört, Özben Aksoy dört öykü kitabı çıkarmış.
Aysan Özcezarlı’nın yayımlanmış iki öykü kitabı var. Orkun Bozkurt’la ortak yayımladıklarıyla birlikte üç kitap olur. Demek ki dördüncü öykü kitabını çıkarıyor. KKTC koşullarında bunu önemsiyorum. Ve bunu onun hanesine başka bir artı olarak yerleştiriyorum. Sayıları onun için verdim.
Sonuç olarak diyeceğim şu: Aysan Özcezarlı, yayımladığı öykülerle Kıbrıs Türk öykücülüğü ve mizah edebiyatında kendisine bir yer edindi. O bir öykücü! İronik anlatımı, eleştirel yaklaşımı ve Kıbrıs Ağzı’nı (daha doğru bir ifadeyle Mesarya ağzını) kullanarak kendi biçemini yarattığı da bir gerçek!
Onu kutlarım.
Daha nice nice eserlere ve öykü kitaplarına Aysan!
ŞU YOL KASİSLERİ
Yol kasisleri, yerleşim yerleri içinde, sürücülerin hız kesmesi (buna hız yapmaması da denebilir) için yapılır. Yani caydırıcı olma özellikleri olmalıdır.
Demek ki, sürücülerin kasisleri çok iyi bir biçimde görebilmesi gerekir.
Başka bir deyişle sürücü, hız yapsa bile kasis, onu hızdan caydıracak biçimde görünür olmalıdır.
Bunların hepsini anladık da gerçekte, uygulamada bu öyle midir?
Ne yazık ki değil! Kasislerin pek çoğu, “görünür” olma özelliklerini yitirmişlerdir. Özellikle boyama yöntemi ile oluşturulan “görünürlük” ortadan kalkmış; boya silinmiştir.
Bu durumun, özellikle hız yapan, hız yapmasa bile “görünürlüğü” olmayan kasisi, çok yakının gelmeden göremeyen sürücü için riskli olduğunu bilmeyen mi var? Risk yanında, ansızın sıçrayan araca zarar verme olasılığı da cabası!
Can ve mal güvenliği bakımından tartışmalı olan yollarımızda, güvensizliği yaratan nedenlerden biri olan kasislerin görünürlüğünü sürdürmek o kadar mı zor?
Tanrı aşkına, birileri bu gibi “küçük” işlere de baksın!