Basın özgürlüğü demokrasinin vazgeçilmez bir gereğidir.
Bir ülkede tek sesli basın ancak Totaliter Rejimlerce talep edilebilir.Çünkü bu Rejimlerde egemenlik halk tarafından değil,birey veya azınlıkta olan zümre veya sınıf tarafından temsil edilir.Haliyle bu Rejimlerde basın tek sesli bülten gibidir.Egemen organın onay vermediği farklı görüşleri yansıtamazlar.Buna izin vermez,yasaklar.Zaten dikta yönetimleri sansürcülükleri ile bilinirler.Engelleyici cezalar  uygularlar...
Zaten demokrasinin tarihçesi incelinirse görülür ki düşünceözgürlüğünün muteber olmadığı ortamlalarda asla demokrasiyaşamaz,yaşatılamaz... zaten otokratik devlet  sistemleri düşünce özgürlüğüne hiçbir zaman tahammül etmez.
Varlıklarını tek seslilikle korurlar.
Ülkelerin demokrasi tarihleri incelendiğinde gerek gazeteler,gerekse gazeteciler demokrasi savaşlarının başlıca öncüleri, kahramanları olmuştur...Dikta  Rejimlernde tarih boyunca yiğitçe savaşmışlardır.
Her türlü baskı hatta zulumlara  rağmen.
Demokrasi tarihinde savaş vermiş tüm kahraman basın mensuplarını bu vesile ile saygı ve rahmetle anarım...
Tarihimiz bunun emsallerinin en önemli kaynağıdır.En yakın örneği Namik Kemal gibi ünlü gazeteci şairimizin istibdat nedeniyle Osmanlı yönetimince Kıbrısa  sürgün edilmesidir.
Demokrasi savaşı vermiş bütün dünya uluslarinda benzeri tahakküm ve zulümler mutlaka vaki olmuştur.
Hatta demokrasi geçişleri esnasında da da bir takım Anti demokratik bocalamalar da  yaşamıştır özgürlük kahramanları ile müştebit devlet yönetimleri arasında.
Örneğin Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir ülke olarak kurulduğu halde önceleri Tek Particiliğin var olduğu dönemde
"Basın Birliği" ismi ile bir yasa konmuştu ki bu yasanın amacı düşünce farklılılıklarınin sınılanmasıydı.Amaç devlet veya hükümet politakalarına aykırı yayınları susturmaktı.Devrin özgür düşünce anlayışını temsil eden düşünürler ve gazeteciler bu yasayı şiddetle eleştirmekte idiler.
Tabii tek partili sistemde fazla aykırı görülmediği halde Çok seslililiği benimseyen demokratik refleksler bu yasaya karşı tepkilerini artırmışlardi.Devrin Siyasi Lideri Milli Şef namıyla anılan ve bilinen  İsmet İnönü,
Atatürkün izinde bir siyasi kimliği temsil ettiği,ve demokrasiyi fikir ve inanç olarak benimsediği  için.
Önce bu kanunu tamamen lağvetti.Örneğin önemli bir yazar olan Tek Partili sistemi savunanları çevresinden uzaklaştırdı. Daha sonra da  özgür düşüncenin ürünü  Çok partili  Demokrasi sistemini Türkiye Cumhuriyetine kazandırmıştır..
Bununla İnönü demokrasi tarihimizdeki önemini kazanmış ve bu misyonu ile ile ilelebet önemini perçinlemiştir. Zaten o esnada Türkiye Birleşmiş Milletlere üyelik başvurusu yapılmıştı ki düşünce özgürlüğü açısından gerek basın özgürlüğü,gerekse çok partili demokrasi sistemi hem çok önemli,hem de elzemdi...
Tüm demokratik gelişmişliklere rağmen,düşünce özgürlüğünü koruyan ve savunan tüm yasalara rağmen dikta zihniyetini hala bünyesinde yaşatan iktidarlar çeşitli manipülasyon ve taktiklerle çoğulcu düşünce özgürlüğünü susturma girişimlerinde bulunmaktadırlar.Buna karşın çoğulcu özgür düşünce, yüzyılımızda halkın geleneği haline gelmiştir.Bu nedenle dikta heveslisi iktidarlar hiçbir zaman halka rağmen heveslerini ulaşamayacaklardır.