Çıt der bir ses. Dal kırılır.
Bir başka ses çıt. Tomurcuk patlar güle karanfile.
Çıt der çekirdek. Tohumdur artık.
Çıt der tohum, filiz sürer.
Gümbür gümbür ama sessiz, ağaçtır gelen ormana gebe.
Kulağın duyduğu çıt sadece.
Dal kendini yükünü yüklenmiş, kendi hayatının şiirindedir çiçek çiçek.
Nereden bilsin Adem oğlu, Havva kızı ki dalın şiiridir yapraklar
ve hiçbir dalda tıpkısının aynısı yeşil ve aynı boyut, şekilde yaprak yoktur.
Çıt dediğinde tomurcuk, Fransız ihtilali
October devrimi kadar büyük ve önemlidir o çıt. Çiçektir artık ve bu tomurun ihtilalidir
insanlığın bin yıldır örgütlenip de yapamadığı.
Çekirdek çıtlayınca, evrimi devrime döner, o artık çekirdek değil tohumdur. Hani denemişti Lenin de olduramamıştı ya.
İşte o dur çekirdeğin çıt diye tohuma dönmesi.
İnsanoğlu bir garip ve zavallı canlıdır canlılar içinde,
kendini ne kadar yüceltse de uçamayan kırlangıç gibi,
kartal misali ya da karga hele de atmaca,
ki sesi kemandan beterdir gecede.
Çıt der tohum.
Çıt ve başlar şenlik kıyamet, ağaçtır gelen ve ardı sıra ağaçlar,
orman ve ormanlar peşi sıra.
Bir tohum bir ormana gebe ve insanoğlu
kızı kendini hâlâ daha çok beğenmekte.
Kaç çıt var ki ömrümüzde?
Yeniden başlar o eşsiz serüven.
Çıt der dal.
Öldü sanırsınız,
Devirdedir oysa tohum daim devirde.
Her dem taze ve hep yenilenmekte, yenilemekte.
Yeniden başla ey insan çıkarsız sevmeye.
O dur tohum, seni yenileyecek.