Dünyamızın en zeki yaşayan yaratıkları olarak, binlerce yıldır yeryüzünde coğrafyadan coğrafyaya koşan, coşan, yöneten, tarih denen süreç içerisinde gelecekte
yaşanacak yaşamları da bugünlerden etkileyebilecek haller ve ihtimaller yaratan insanoğlunun yaratmış olduğu serüveni hep beraber yaşıyoruz, yaşayacağız, tanıklık edeceğiz.
Gezegenimizin 21 yüzyılda buluştuğu teknolojik gelişmelerin, daha yüzyıl öncesinde mucize sayılan yaşam biçimlerini günlük yaşam deneyimlerine dönüştürmüş olması, insanların bireysel ve toplumsal algı ve hareketlerini de derinden etkilemiştir. Bu hızlı değişim ve dönüşümün kesintisiz akışı, var olabilmenin, mutlu olabilmenin bireysel ve toplumsal arayışlarını da derinden etkilemekte, yeni beraberlikler ve ayrışmaları her an tetikleyebilmektedir.
Böyle bir ortamda, insanların yıllardır sahip olduğu derin yaşam anlayışlarının dayanmakta olduğu ve alışılagelen siyasal ve sosyal ölçütler, düzen ve ahlak normları da sıkça sorgulanmakta, yaşamda kalabilmek ve mutluluk adına oynanması gerekli roller ardı ardına gelmektedir. Bireysel, toplumsal ve devletsel bir maskeli balodayız kısaca. Her aktör kendine gücüne göre kendine uygun gördüğü maskeleri takmakta ve kurgulanmakta olan kitlesel oyunlar uluslararası düzeylere ve ilişki boyutlarına dahi doğrudan uzanmakta yansımaktadır.
Doğaldır ki dünya sahnesine oynanmakta olan tüm bu oyunların en temel nedeni, ya var olan çıkarlar düzenindeki payların korunması ya da bu düzen içindeki payların daha da artırılmasına yöneliktir.
Yerküremiz üzerindeki zenginliklerin çok çok büyük bir yüzdesinin çok az sayıdaki inanlara ait olduğu ayyuka çıkmışken, küresel ekonomiyi yöneten ve yönlendirenlerin bir şekilde elde etmiş oldukları bu “mirastan” mahrum olmamak adına her türlü devletsel enstrümanları kullanmaktan kaçınmayacaklarını da günlük olarak yaşıyoruz. İnternet üzerinden “dünyadaki ekonomik eşitsizlikler” anlamına gelen “World economic inequalities” yazın tablo olduğu gibi önünüze gelir.
Dünyada yaşanan bu “masallarından” sonra Kıbrısımıza gelecek olursak! Yaklaşık bir milyon nüfuslu, iki siyasal eşit toplumlu yapımızda yarım yüzyıldan fazladır yaşanmakta olan sarsıntıların yaşanabilir, sürdürülebilir, siyasal ekonomik ve sosyal dengelere evrilmeleri bir yana, daha büyük sarsıntılara yol açma olasılıkları daha da artıyor.
Bir gazeteci ve iletişimci olarak bu köşe yazımda sizlere, Saipem 12000 adlı sondaj platformuna, Kıbrıslı Türk ve Rum gazetecilerle birlikte gerçekleştirdiğimiz ziyaretten söz etmeyi çok isterdim bugün. Evet iyi okuyun lütfen; eğer Rum adadaşlarımız ve tabii ki başta lider Anastasiades istemiş olsaydı Saipem 12000 Kıbrıslı Rular ve Türkler adına bir sondaja pek ala başlayabilirdi. Ve belki de bugün gazetelerin haberlerinde ve yorumlarında bizler de “zengin kaynaklar”a ulaşıldığı müjdesini vermiş olurduk.
Crans Montana’da son gece görüşmesinde, “bavulları toparlayın sabaha gidiyoruz” talimatını veren Anastasiades’i masada tutabilirdi süper güç ABD ve AB. Sadece , söz verilmiş olmasına rağmen o güne kadar uygulanmayan ulaşım ve ticaret ambargosunu Kıbrıslı Türk tarafı üzerinden kaldırılacağını söyleyerek. ABD ve AB bunu yapmadılar.
Ne yapmaya çalışıyorlar şimdi? Üst düzey bir yetkilisini bölgeye göndererek “aman görüşmelere yeniden başlayın” diyor ABD. Bu sırada da Kıbrıs’ın denizlerinde Amerikan şirketi Exxon-Mobil, sadece Rum tarafıyla anlaşmalı olarak “araştırmalar” yapıyor. AB üye devletleri Fransız ve İtalya şirketlerinin de ortak denizlerde sadece Rum tarafıyla “işi pişirerek” yaptıkları sondajlar var.
Eğer Kıbrıs’ta “iki toplumlu, iki kesimli federal bir devlet” kurulmasından söz ediliyorsa hala; bu adada 1963 yılından beri iki toplumlu bir devletin olmayışındandır. O zaman iki toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti devletini silahla ele geçirip “tek toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönüştüren bir siyasal yapının, Kıbrıslı Türk tarafının hak ve menfaatleri üzerinde meşru söz söyleme yetkisi var mıdır? Yoktur.
Ve mesele de budur. Kıbrıs sorunu denen husus da budur.
Aslında nasıl bir dünya, nasıl bir Kıbrıs istenildiğine göre, nasıl bir dünya nasıl bir Kıbrıs tasavvur edildiğine göre şekillenmeye çalışılıyor herşey. O zaman da siyaset, tüm katı ve yumuşak enstrümanlarıyla ile devreye giriyor Doğuakdeniz’de.
Dünyanın mutluluk liginde 58. Sırasında olan Kıbrıslı Türkler, tüm meşru, yasal hak ve menfaatlerini çaldırmayarak daha da mutlu olmak istemektedirler. Kaldı ki ortak işbirliğine de her zaman hazırlar. Daha ne?