Bizim yaş grubunun, en önemli isteği “genişlemekti”.
Nenelerimizin, babalarımızın… beklentisi “hayatta kalmaktı”.
O nesil hayatta kalabilmek için çaba gösterdi,
Yardımlaştı.
Bizler “genişleyebilmek” için yeterince çalıştık çabaladık mı?
Sanmıyorum!
“Yayılmaktan, istila etmekten” bahsetmiyorum.
“Genişlemek” derken; Geniş bir devlet çatısı altında var olmaktan bahsediyorum.
Şöyle ki:
Biz yaşlarda olanların, bana göre ortak nitelikteki başlıca ihtiyaçları;
Eşitlik, egemenlik, adalet, barış, demokrasi, hukukun en geniş üstünlüğünün temsil edildiği
Bir çatı altında kimlik sahibi olmaktır.
Bunların tümünü, “Anasından” farklı genişlemek, köyünden “dışarıya çıkmak”, kabından “taşmak” gibi konularla tanımlayabiliriz.
Olmadı! Taşamadık.
Yeterince taşamadık…
Hatta eldeki bulgurdan da olduğumuz mevzular da az değil.
Olduramadık.
Taşıp, köpüremedi bizim nesil.
Daraldı.
Toplumsal normların değişimine,
Yozlaşmaya tanıklık ederek daraltıldık.
Mahallece sevinmeyi,
Toplumca başarmayı paylaşmayı, unutarak, daralmayı kabul ettik.
Toplumsal mutluluk nedir,
Topluma ait her bireyin lüks otomobil kullanması mıdır?
Topluma ait kurumların, takımların, bireylerin, lokal veya evrensel başarılarını alkışlamak mıdır mutluluk?
Tıs yok! Tıs!
Kıskançlık, hınç, bencillik, kaygı, öfke, üzüntü, yakamıza yapışmış…
Ekonomik yıkım hız veriyor, ruh halimize.
Sosyal Psikolojimizi, Sosyal Medya ile “okşuyoruz”.
Kötü günler, sıra dışı zamanlar yaşıyoruz.
Kaygı, umutsuz ve üzgünüz.
Kazalar,
Ölümler,
Belirsizlikler,
Hiç görülmedik suç ve suçlu artışları…
Bir şey de yapmıyoruz. Çaresizlik var!
Kaygılı, umutsuz, üzgün ve çaresiz!
Toplumsal Travma!
Ekonomik, sosyal, kültürel, siyasal, sportif, başarılara ihtiyacımız var.
Reşat Kansoy
VATAN GAZETESİ
26 Kasım ‘21