Dünyanın kültür tarihinde aşk konusu binlerce,onbinler,belki de yüz binlerce bilim ve sanat yapıtlarının problem alanı,bir başka söylemle düşünce ve duygu konusu olmuştur.
Sanat tarihinin sanat türlerinde,ki bunlar nesir de olabir veya  şiir tümcelerini ifade eden nazım olabilir....Resim fırçaları,heykel malzemeleri....müzik aletleri,notalar,besteler... tiyatro,sinema....Bunlar gibi insani duygu,ilham ve heycanları dışa vuran bütün etkinliklikler bugüne kadar kimsenin kesin olarak tanımlayamadığı çok yaygin bir duygu hâznesinolan aşkı,yapıtlara malzeme olmuştur.
Tüm sanat yapıtları ilhamla,heycanla sanatsever insanlığın en önemli eylencesi düşün ve heyecan malzemesi olmakta devam etmektedir...
Aşk konusunda naçizane bir deneme karalamalarımı çok değerli okurlarımın takdirlerine sunarak bir katkıda bulunmayı kendim için bir görev kabul ediyorum.
Kuşku yok ki bilimsel kesin tanımı olmıyan kavramlar içın yapılan ve yapılacak olan bütun rasyonel yorumlar nihai tanımlarla sonuçlanmıyacaktır ama tanımı merak edilen bir  kavramı daha da aydınlığa çıkarabileceği kesindir...Ta ki positif bilimler gelişerek nihai tanım ve açıklamalara ulaşma sürecini sonlandırana kadar. Bu metodolojik açıklamdan sonra konu ile ilgili düşüncemi kısaca şöyle özetlemek istiyorum.
Fikir ve edebiyat tarihinde şahsımı çok etkilemiş aşk tanımları olmuştur.Ama bunların hiçbiri kesin bilimsel doğruluğu olan tanımlar değildir...
Ama hiçbiri mutlak manada yanliş da değildirler....Örneğin unutamadığım çok değerli bir edebiyat öğretmenimin  ağızından çıkan bir tasvir:" Özellikle şiir dilinde aşkı tanmlamaya yönelik bir söylem ne kadar etkileyicidir: Şöyle ki şiirin dil bahçesinde esen bir meltemdir tümcesi...Belki rasyonel bir tanim değil ama akıldan çıkmayan fevkalede bir deyiştir.
Orta çağın edebi yapıtlarinda zümreler çatışmasından kaynaklı özlem belirten şiir ve diğer hikaye,roman gibi yapıtlar.Kavuşamıyan sevgililerin kalplerinden neşet eden ve nesillere aktarılan duyguları,duygusal yaşantıları...Veya geçirdikleri duygusal travmaları....
Edebi yapıtlar aşkla,özlemle sınırlı değildir.Ama tüm insani duyguların menşei toplum ve toplum sorunları da gelmiş geçmiş tüm bilimsel ve sanat yapıtlarının konusu olmaya adaylardır...
Çok veciz özetle insan tarihinde vurgun yiyen aşk meczupları tesellilerini çoğu kez aşkı terennüm eden yapıtlarda aramışlar ama aşk dertlerine ne kadar çare bulabildiği belirsiz. Eminim çoğu akametle sonuçlanmıştır.
Aşkın arkasından söylenenler haksız değiller...Hele yalan yanlışvda olamazlar ...
Herhangi bir aşk travmasinın arkasindan hüsranla söylenenler hatta bütun tepkiler mükerreren tetkike değerdir.
Bence aşıkların özel ruh halleri hakkinda söylenebilen tüm yargıların en az haklılkları kadar doğrululukları da vardır.
Hatta bazan pes detirten tepkilrr dahil.Aşkın bir aptallik olduğunu söyleyenler de dahil.Belki insanları birbirlerinden farklı görme hatası diyecekler de olacaktır.Kanımca onlar da haksız değiller.Herkesin sevgilisi sevgilililerin en güzeli,en müstesnası...Böyle bir hükmün yanılgı payı fazla olsa da ne sakıncasi var.Amaç mutluluksa eğer.
Genellikle aşklarin çoğu cinsel heycanlarla birlikte yaşanabilir.Ama ille de aşkın devamı eşlerde en mükemmel arkadaşlıklara dönüşerek sinsi sinsi devam eder,Eskidikçe değer kazanan şaraplar misali.Kısa da olsa uzun da olsa hiçbir aşk unutulamaz. Tersi de olabilir daha nadir olsa...Bikkınlıkla da son bulabilir... Aile kurumlarını da sonlandırabilir.Hafızada farklı biçimlerde de yadedilebilir....
Tabi aile oluşumlarına varan hele birliktelik sonucunda akrabaliklarla donatilan ilişkiler boşanmalarla bile son bulmaz.Çünkü sevgi hele sorumluluklarla donatilmışsa asla  aşk da sevgi de insan hayatını terkedemez.Garip ve envai hayat biçimlerine dönüşerek devam eder gider.