İsraf kavramını dilimizden attık.
Bir düşünün bakalım KKTC ülkesinde ekmek israfı ne kadardır.
Çocukluğumuzda yerde bir ekmek parçası görsek saygıyla eğilir yerden alır öper alnıma koyar ve basılması imkansız olsun diye yüksek bir yere koyardık.
Her bir lokantada otelde onlarca ekmeğin çöpe atıldığı zamanları yaşıyoruz ve maalesef evlerimizde de ekmeğe saygı kalmadı.
Nimettir kelimesini / kavramını çoktan unuttuk.
Nasıl bir dünya inşa ettiyse kapitalizm bir yandan su sıkıntısı çekiyoruz beri yandan da bir litre kola için yaklaşık on litre su harcıyoruz.
Su ve ekmek savurganlığı ( israfı ) fark etmesek de can yakıcı boyutlarda ve fakat asıl savurganlık siyaset sayesinde konuşmalarımızda yazmalarımızda ve bir birimizle olan ilişkilerimizde.
Önce insanlar bozulmalıydı ki her şey ama her şey bozulsun.
Doğrusu bu kadar hızla ve hazla bozulmayabilirdik hayatımıza olgunlaşmamış siyaset girmeseydi.
Evet olgunlaşmamış bir siyasetle, siyasi zihniyetle partizan particilikle tanıştık 1975 yılında.
Tırnaklarımızla kazımadığımız, süreç içinde kurmadığımız ve fakat bize tepside ve tepeden sunulan parlamento ile tanıştık.
Dikkat buyurun KKTC ülkesinde ( önceleri Kıbrıs Türk Federe devletinde ) parlamentodan önce var olan tek parti Cumhuriyetçi Türk Partisi’dir diğerlerinin tümü de parlamentodan sonra ve sırf parlamentoya girip çoğunluğu KAPMAK için kurulmuşlardır.
Halkçı parti vardı çok kısa sürede kendi kendini bitirdi. Toplumcu Kurtuluş partisi vardı çalkantılı ve kısa ömürlü bir parti oldu o da. Homojen değildi, hem Alpay Durduran vardı hem Fuat Veziroğlu hem de Burhan Nalbantoğlu ve Turgut Afşaroğlu da. Olamazdı olmadı da. Bir Kırmızı Kitap demagojisiyle tarümar oldu.
Sonraları Kotak parti kurdu vs vs.
Ulusal Birlik Partisi önceleri milliyetçi bir parti görünümündeydi parlamantoda çoğunluğu haliyle kaptı.
Sonraları UBP için milliyetçi demek doğru olmaz, UBP kısa zamanda sağcı bir parti olup çıktı ve her seçimde daha berbat söylemlerle ve halkın ülkenin sorunlarını çözmeye değil sadece oy devşirmeye angaje oldu, derken ne kadar önemli ( bunu olumlu olarak anlamayın sakın ) olduğu yıllar sonra anlaşılacak sekizler hareketi ile UBP ikiye bölündü Demokrat Parti diye bir parti daha çıktı UBP’DEN.
Ve UBP’nin milliyeçilikle ( milletin haklarını savunmakla ) ilgisi alakası olmadığı kadar DP’nin de demokratlıkla ilgisi yoktu halen yok ne yakından ne de uzaktan.
Hazırlop bulduğumuz parlamento partileri beter yozlaştırdığı gibi seçmenleri de yozlaştırdı.
Şimdilerde parlamento başkanı kürsüye çıkan her vekile ‘‘ yüce meclise hitap edin ’’ der ya.
Bu işte bir küçük kanıttır bey efendinin yüce olanın parlamento değil MİLLET olduğunu anlamadığının.
Özetle siyasi zihniyet özellikle hükümetin siyasi zihniyeti hayatı ve halkı israf edilecek malzeme olarak görüyor
Millet bir gün esas olanın vekiller ve sandalyeler bina değil MİLLETİN KENDİSİ OLDUĞUNU ANLARSA işte o gün işler düzelmeye doğru ilk adımın atabilir.
O gün gelecek mi.
Bilmem