Kahraman Silahlı Kuvvetleri’mizin 20 Temmuz 1974 sabahı Kıbrıs’ta başlatarak kısa sürede planlanmış hedefine başarı ile ulaştırdığı yerinde harekâtla, Kıbrıs Türkünün yıllardır hayalinde yaşattığı, özlemini çektiği temel amacın gerçekleştirilmesinde ilk adım en güçlü biçimde atılmış, Yavruvatan’la Anavatan’ın bütünleşmesini sağlayacak köprü bir daha yıkılmayacak bir dirençlilikle kurulmuştur.
Tüm Kıbrıs Türkü hükümetimizle ordumuzun bu barışçı, insancıl ve hukuki davranışını sevinç gözyaşları içinde şükranla alkışlamaktadır.
Kıbrıs’taki güç dengesinin lehimize ağırlaştığı bu mutlu dönemde, toplumumuzun siyasal ve ekonomik bağımsızlığına doğru atılan hayırlı adımın uluslararası bir andlaşmanın sürekli ve sağlam temellerine dayandırılması, şimdi milletimizin ortaklaşa vicdanını meşgul eden en önemli sorun haline gelmektedir.    
Önümüzdeki günlerde Cenevre’de başlayacağı söylenen barış görüşmelerinin bir ateş-kes müzakeresi olmaktan öte, Kıbrıs’ın gelecek statüsünü tayin niteliğini taşıyacağı Sayın Dışişleri Bakanımızın televizyon mülakatlarından da anlaşılmaktadır.    
Onbir yıldan beri “de facto” Rum Yönetimi’nin toplumumuza uyguladığı insanlık ve hukuk dışı ayırımcı ablukacı politikasının bünyemizde meydana getirdiği büyük yıkımları yakından yaşamış bir toplum yetkilisi olarak, elde edilen askerî zaferin siyasal görüşmeler masasında da sürdürüleceğine dair sarsılmaz güvenimi bana belirtme olanağı veren bu mutlu vesileden yararlanarak, Kıbrıs’taki toplumumuzun ortaklaşa düşünüşünü yansıtacağına inandığım aşağıdaki noktaları zatı alinize arz etmeme izin vermenizi istirham ederim:
Rum’ların Enosis hülyasından vazgeçmesi beklenemez. Fırsat düştüğü an Enosis için mücadeleye gireceklerdir. Bu bir kehanet değil son yüzyıl Yunan tarihinin ortaya koyduğu bir gerçektir. Bu bakımdan bulunacak çözüm biçimi ne olursa olsun, Türk Silahlı Kuvvetleri adadan çekilmemelidir. 1955-57, 1963-67 ve son günlerin saldırıları, Türk toplumunu adaya bağlamak için Silahlı Kuvvetlerimizin orada bulunmalarını gerekli kılmaktadır.  
Kanaatimizce Kıbrıs için yegâne kesin ve uzun vadeli çare taksimdir. Yani Kıbrıs Türkü’nü yaşatacak uygun bir arazi parçasının Türkiye’ye bağlanmasıdır. Buna içtenlikle ve kesinlikle inanmaktayım. Kıbrıs Türkü’nün de inandığı ve beklediği budur. Eminim ki, Kıbrıs Türkü, böyle bir çareyi, malını, mülkünü düşünmeden bütün içtenliği ile kabul edecektir.
Dünyanın siyasî durumu böyle bir statüyü kabul etmeyebilir. Bu takdirde de hükümet programınızda yer alan Federasyon üzerinde durulabilir. Ancak böyle bir federasyon da, Türk halkını belli bir bölgeye kavuşturmak, açıkçası fiili taksim hattını gerçekleştirmek suretiyle olmalıdır. Öyle ki Türk halkı can ve mal emniyetine kavuşsun, vatanım diyebileceği bir toprağa kavuşsun.
Bulunacak yeni hal çaresi Türk halkının 2/3’ünü yine Rum denizi içinde mahsur kalmış küçücük adalar gibi bırakacaksa bu, adadaki Türk nüfusunun süratle azalması demek olacaktır. 20 yıl içinde üç defa katliama uğrayan, göç eden bir halkı, yerinde tutmak kolay olmayacaktır.
Dıştan (Türkiye, İngiltere ve Avustralya), Kıbrıs’ta belirlenecek Türk Bölgesi’ne, Türk nüfusunun kaydırılması yolunda, Türk hükümetinin bir teşvik kampanyası açmasının yerinde olacağı, böylesine bir teşvik tedbirinin son yıllarda dışa dönük göçün durdurulması yönünde de fayda sağlayacağı kanaatindeyim.
Çok heyecanlı ve sevinçli olduğum bu günde ifade tutarlılığını bozabilecek bazı anlatım hatalarına düşmüşsem bağışlanmamı diler, milletimiz için yaptığınız büyük hizmete karşı duyduğum sonsuz şükranı tüm içtenliğim ve saygılarımla sunarım.
                                                            İsmail BOZKURT
Kıbrıs Türk Cemaat Meclisi Başkanı  
***
20-24 Temmuz (1974) günlerini Ankara’da geçirdikten sonra, 25 Temmuz 1974 günü, Ada’ya Halil Paşa ve Fikret Kürşat’la birlikte askeri helikopterle Kıbrıs’a dönebildim. İlgili makamlar öğrencilerin Kıbrıs’a taşınmasını uygun bulmamıştı.
25 Temmuz 1974 sonrasını, bu bağlamda harekâtın ikinci aşamasını yaşadım. Bu süreci anlatma olanağım yok ama yaşadıklarımı geniş biçimde yazdığımı ve paylaşacağımı belirtmek isterim.     
Vurgulamakta yarar görüyorum: 20 Temmuz 1974 olmasaydı, Kıbrıs Türkleri’nin toplumsal varlığı sürdürülebilir olamayacaktı. Tabii ki 20 Temmuz 1974’ü Kıbrıs Türk Halkı’nın varlığını sürdürebilmesinin tek etkeni saymak doğru değildir. Eğer Kıbrıs Türk Halkı, Anavatan’ının desteği ile gerçek anlamda ve efsanevi denebilecek bir direnişle ayakta kalmasaydı, 20 Temmuz zaten olmazdı, olsa bile işe yaramazdı. Yani bu adada bir Kıbrıs Türk Halkı varsa, bunun yalnızca iki nedeni vardır:
1) Kıbrıs Türkleri yıllarca direndi, direnebildi. Bu direniş kendi öz dinamikleri yanında, Anavatan Türkiye’nin desteğinden kaynaklanıyordu.
 2) Rum tarafında, ENOSİS’i zamana yaymak isteyen Makarios ile hemen Enosis isteyen Yunan cuntası arasındaki sürtüşme Makarios’a karşı darbeye dönüşünce Türkiye garantörlük hakkını kullanabildi.  
20 Temmuz 1974 Barış Harekâtı, Kıbrıs Türk Halkı’nı bir coğrafyada birleştirerek  bizim diyebileceğimiz bir toprak parçası ve devletleşme sürecine yeni bir ivme kazandırdı. 
İkide bir saldırıya uğramak, yok edilmek gibi kaygılardan ve “dış güvenlik sorunu”ndan kurtulduk. 
Mükemmel olmasa da, onlarca seçim yaparak, demokratik deneyim kazandık ve siyasal partileri, sivil toplum örgütleri, medya kuruluşlarıyla çoklu demokratik bir yapıya geçtik. 
“Devlet deneyimi” kazandık. Siyaset kurumundan kaynaklanan berbat uygulamalarından elbette ki memnun değiliz, yeri geldiğinde yerden yere vururuz ama sonuçta bir devletimiz var. 
Büyük sorunlar olmasına karşın 1974 öncesinde olmayan bir ekonomimiz var. 
Altyapı konusunda epeyce yol kat ettik.
Bu liste uzatılabilir. 
***
   Artık Kıbrıs’ta, tarihe ve coğrafyaya dayalı bir 20 Temmuz gerçeği var. Tarihe ve coğrafyaya kazılan bu 20 Temmuz gerçeğinin anlamsızlaştırılmasına asla fırsat verilmemeli ve 20 Temmuz 1974 öncesine asla dönülmemelidir. 
20 Temmuz (1974) sürecinin üzerinden 50 yıl geçti.  Halkımıza ve Türk ulusuna daha nice 50 yıllar dilerken aziz şehitlerimizi saygı ile ve rahmetle anıyorum. Sürece katkı koyan, kan ve emek veren asker ve sivil herkese teşekkür ederken hayatta olanlara sağlık, sonsuzluğu gidenlere rahmetler dilerim.      
Barış ve özgürlük bayramımız kutlu olsun!