2024 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda Avusturya’yı 2-1 yenen Türk Milli Takımı oyuncusu Merih Demiral’ın, attığı iki golün sevincini Bozkurt işaretiyle kutlaması ne kadar da önemli bir olaymış. 
Ülkesinin resmî kayıtlarında “her Bozkurt işareti yapanın ırkçı sayılmaması gerektiği” belirtildiği halde Alman İçişleri Bakanı’nın olayı ırkçılık olarak nitelemesi diplomatik krize dönüştü, bu bağlamda Ankara’daki Alman Büyükelçisi Türk Dışişleri’ne, mütekabiliyet (karşılıklılık) uygulaması olarak da Berlin’deki Türk Elçisi Alman Dışişleri’ne çağrıldı. FIFA (Avrupa Futbol Birliği) yıldırım hızıyla Merih Demiral’a iki maç oynamama cezası veriverdi. Bunun üzerine, bir sonraki Türkiye-Hollanda maçında, Berlin Olimpiyat Stadyumu’nu tıka basa dolduran on binlerce Türk seyirci, (60 binlerden 80 binlerden söz ediliyor), İstiklal Marşı’nı Bozkurt işareti yaparak okudu.
 Öncelikle belirteyim: Olayın gerçekleştiği ve Türk Milli Takımı’nın 2-1 galip gelerek çeyrek finale kalmasını sağlayan maçı baştan sona seyrettim. Merih Demiral’ın hareketini de gördüm ama hiç yadırgamadan bunu coşkulu bir sevinç göstergesi olarak algıladım. Kendisi de öyle anlattı. İsviçreli eşi Heidi onun ırkçılıkla uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmadığını söyledi. Arkadaşları da öyle diyor. Bu bakımdan ardından gelen ırkçılık çığlıklarının beni şaşırttığını belirtmeliyim.
***
Taşıdığım BOZKURT soyadını Bozkurt efsanesinden etkilenerek aldığımdan,  yaşanan olay, olması gerekenden daha çok ilgimi çekti.
Kısaca açıklayayım: 1951- 1990 yılları arasında Lefkoşa’da yayımlanan Bozkurt Gazetesi, 26 Ekim 1951’de Lefkoşa’da yayıma başlarken Bozkurt efsanesiyle ilgili yoğun yayın yapmıştı. Ben ilkokul sonda idim ve “görevli” bir gazete okuyucusu idim. Bir köy bilgesi olan ve 40 küsur yıl muhtarlık yapan Hasan Dedem, bana köyün “Cami Kahvesi”nde çevresinde oluşan kalabalığa gazete okutturduğu için bu yayından haberdar olmuş ve çok etkilenmiştim.  
İngiliz Sömürge Yönetimi döneminde Kıbrıs Türkleri’nde soyadı yoktu ama bir kısım insanlar Atatürk ilkeleri dolayısıyla kendi istekleriyle istedikleri soyadının alabiliyorlardı. Lisenin sonlarına gelirken konu beni düşündürüyordu. Ben kendim, ancak 18 yaşını doldurup reşit olacağım Şubat 1958’den sonra soyadı alabilirdim. Oysa lise diplomamı soyadımla almak, bundan sonra bu soyadı ile bilinmek istiyordum. Bütün bunların olması için de babamı, benim Şubat 1958’de 18 yaşını doldurup “reşit” olmamdan önce soyadı alması konusunda ikna etmeliydim. Bunu başarırsam, hem ben hem kardeşlerim kendiliğinden bu soyadını taşımaya başlayacaktık. 
Bütün eğitim yaşamımda tarih her zaman ilgi alanım oldu. Bundan dolayıdır ki Bozkurt Gazetesi’yle haberdar olduğum Bozkurt Efsanesi ve genel anlamda Türk Mitolojisi ile ilgili bilgi dağarcığım zenginleşmişti. Bundan dolayı Bozkurt soyadını almak, daha doğrusu Bozkurt’un ailenin soyadı olmasını istiyordum. Öyle de oldu.
Her zaman saygı ile andığım sevgili babam/atam isteğimi kırmadı ve gerekli işlemleri yaparak, ben 18 yaşımı doldurmadan Bozkurt soyadını aldı. Ben ve kardeşlerim de kendiliğinden bu soyadını almış olduk.
***
Atatürk’ün Cumhuriyet Türkiyesi, Bozkurt amblemini parada, pullarda ve değişik yerlerde kullandı. Atatürk’ün liderliğinde başarılan Türk Kurtuluş Savaşını en iyi anlatanlardan biri Nazım Hikmet’tir. Onun, 1939-1940 yıllarında İstanbul Tevkifhanesi ile Çankırı Hapishanesi’nde yazdığı “Kuvayı Milliye Destanı,” Kurtuluş Savaşını en iyi anlatan yazınsal yapıtlardan biridir. Hatta en iyisi olarak değerlendirenler de vardır.
Nazım Hikmet, 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz’u anlatırken Mustafa Kemal’i “Sarışın bir kurda benziyordu/Ve gözleri çakmak çakmaktı” dizeleriyle anlatır. Attila İlhan’in,  Atatürk’ü ve Kurtuluş Savaşı’nı anlatan romanı da “O Sarışın Kurt” adını taşır. İngiliz yazar H. C. Armstrong’un 1932’de yayımlanan ve Atatürk’ü anlatan romanının adı Grey Wolf /Bozkurt’tur. 
Kıbrıs Türkleri’nde de Kasım 1957’de kurulan TMT’nin amblemi Bozkurt’tur. Ayrıca TMT’nin başındaki komutan da Bayraktar ya da Bozkurt olarak bilinir. TMT’nin ilk yıllarında TMT andı içip üye olan kişi “kurt”du.  
Cüneyt Öztürk’ün kaleme aldığı ve TMT Komutanı Kenan Coygun’u anlatan kitabın adı da “Kod Adı Bozkurt”tur.   
***
Genel anlamda Türk Tarihi, Bozkurt Efsanesi ile Türk Mitolojisi ile ilgili akademik çalışmalar ve yayınlar çok fazla! Durmadan yeni kaynaklar da çıkıyor ortaya. Özellikle Çin kaynakları zengin! Bozkurt Efsanesi için 2200 yıl, yani 22 yüzyıl önceden kalma yazılı Çince kaynak var. Moldova’ya bağlı Özerk Gagauz bölgesinin (Ortodoks Hristiyan Türkler’in) resmi amblemi Bozkurt! Türk Cumhuriyetleri ile Sibirya’daki Türk boylarının özerk bölgelerinde (ki buralarda İslamiyet kadar, Budizm ile Şamanizm de var) Bozkurt miti yaygın olarak biliniyor. 
Bozkurt işareti, benim saptayabildiğim kadar, Türkiye’ye 1991’de  bağımsızlığını kazanmasından sonra Azerbaycan’dan geldi. Amblem, zaman zaman, Türk Cumhuriyetleri ile az bilinen Sibirya içlerinde çekilmiş resimlere yansıyor. Hiç unutmam, Ukrayna Savaşı’nın başlangıcında resimlenen Tatar asıllı Ukrayna askerleri Bozkurt işareti yapmışlardı. Tebriz’in Traktör Kulübü taraftarları Bozkurt işaretiyle topluca tezahüratta bulunur.   
Türkiye’deki bir siyasal hareketin Bozkurt’u amblem ve işaret olarak kullanması göreceli olarak yenidir ve Bozkurt amblemi Mülkiyeli Tarihçi İlber Oltaylı’nın deyişiyle birileri tarafından çizilmedi. -Sanırım- işi karıştıran husus, ilgili siyasal hareketin Bozkurt’u amblem ve işaret olarak kullanmasıdır. Bu doğrudur ama sırf bu yüzden yüzyılların ötesinden gelen efsanevi/mitolojik yönü göz ardı edilemez, edilmemeli!
Sonuç olarak, Bozkurt Efsanesi ya da Türk Mitolojisi’ndeki Bozkurt miti, beğenilse de beğenilmese de, gerekli görülse de görülmese de, şu ya da bu nedenle bu efsaneye/mite karşı olunsa da olunmasa da geniş bir coğrafyada yansıması var. Alman İçişleri Bakanı ile FIFA’nın işgüzarlığı, Futbol Dünyası’na ne getirip ne götürür bilemem ama öyle görülüyor ki özde ters tepmiştir. 
Bozkurt Efsanesi’nin bir o kadar daha efsaneleştirerek kitleleşmesi ve kalabalıkların Bozkurt işaretini topluca kullanmaları beni hiç şaşırtmayacak!.