Rumlar’ın silâhlanma yarışı ilk değil, yeni değil! Örnek olarak Vasiliu, AKEL’e yakındı ve Rum Yönetimi’nin Cumhurbaşkanlığı’na onun desteği ile seçilmişti. “Ilımlı” diye lanse edilmişti ama silahlanma konusunda “şahin”di. Onunla Matsis’in evinde bir görüşmemiz olmuştu. Ne kadar silahlanırlarsa silahlansınlar Türkiye’nin gücüne ulaşamayacaklarını söyledim ve niye silahlandıklarını sordum.
“Biliyorum ama bir gün direnme gücümüz varsa bunu iki, üç, dört … güne çıkaracağız ki uluslararası toplum sesimizi duyup harekete geçsin” mealinde bir yanıt vermişti. Kendi düşünce çerçevesi içinde pek de mantıksız değildi Vasiliu’nun söylediği! Aslında özde tüm Rum siyasetçilerin görüşü de buydu.
21 Aralık 1963’te uygulamaya konulan Akritas Planı ile tam tersini, “mümkün olan en kısa zamanda, Kıbrıs Türkleri direnmeden, Türkiye harekete geçmeden, uluslararası toplum tepki vermeden” biz Kıbrıs Türkleri’nin işini bitirmeyi hedeflemişlerdi. Yani öz olarak, bizi acilen/derhal etkisizleştireceklerdi.
İki zıt politika/eylem planı özde aynı! İkisinde de Kıbrıs Türkleri ile Türkiye yani Türk etkeni yanında, uluslararası toplum etkeni var. Yunanistan’ın kuruluşundan günümüze kadar olan tarihine baktığımızda hep bunu görürüz: Hep bir yerlere dayanarak bir şey yapmak!
İyi değerlendirmek ve ayırımına varmak gerekir: Rum lider Hristodulidis’in bu kez yaptığı, Türkiye’ye karşı direnebilme güçlerini artırarak uluslararası toplumun harekete geçmesine olanak yaratmak için değil! (Daha önce Ruslar’a sağladıkları askeri kolaylıklar da bu nitelikte değildi.) Topraklarını resmen Amerikan ve Fransız postallarına açmış. ABD ile “stratejik ortak” olmuş. İçi geçmiş Biden ya da nam-ı diğer Bidenopulos, giderayak onlara silah karşılıksız vermenin kapısını sonuna kadar açmış.
Adam, Ada’da bize/Türkiye’ye askerî üstünlük sağlama peşinde!
Hristodulidis’in de beyninde var mı bilemem ama çevresinde Akritasvari bir planla bizi bu Ada’dan kısa sürede atma hayalleri olan Ellinizmo bağımlısı süper manyaklar olduğu kesin! Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturur oturmaz generallerine “tanklarının kaç saatte Girne’ye girebilecekleri soran Papadopulos örneği var. 14 Ağustos Fetö Darbesi’nde bizi faka bastırıp bir gecede Ada’dan silme planı yapanlar olduğunu, bu yönde askerî hareketlenme yaşandığını, ancak bizde de askeri hareketlenme olduğunu görüp duran süper manyaklar olduğunu da biliyoruz.
Unutmadan anımsatayım: Hristodulidis’in, Gazze savaşı nedeniyle limanlarını ve topraklarını Amerikalılar’a, Fransızlar’a, Almanlar’a ve daha Allah bilir kimlere açmış olması gereklilikten/zorunluluktan kaynaklanmıyordu. Ada’da zaten aynı fonksiyon için hazır İngiliz Üsleri var ve o üsleri kaç kez tepe tepe kullandı Amerikalılar! Hatta Fransızlar! (Süveyş Harekâtı’nda) O sırada da kullanıyorlardı. Emperyal iştiha, kendilerine altın tepsi içinde sunulan bu olanağı da elbette tepe tepe kullanacaktı.
***
Bundan sonra olacaklar belli: Rum liderliği, var olan İngiliz postalları yanında, ABD ve Fransız postallarını Ada’ya getirmekle kalmayacak, silahlandıkça silahlanacak, o silahlandıkça Türk tarafının elleri elbette armut toplamayacak, her seferinde dengeyi yeniden kuracak! Ada daha da ve durmadan silahlanacak, daha da daha da….
Ve tabii ki önce, zaten var olmayan çözüm olasılığı, -özellikle de yalnız federasyonu çözüm olasılığı görenler ve bunu umut edenler bakımından- “hayal” bile edilemeyecek. Karşımızda daha çok küstahlaşıp horoz gibi kabardıkça kabaran bir Rum liderliği olacak!
Bir başka açıdan, Amerikan postallarını girdiği yerlere, Vietnam’a, Irak’a, Libya’ya, Suriye’ye bakınız. Belki abartıyorum, hatta ABD postallarının o ülkelerle Kıbrıs’a gelişleri farklıdır ama Kıbrıs’a farklı bir şey getirmeyecekler.
Anlayacağınız Hristodulidis’in yaptığı, ateşle oynamak ama gerçekten ateşle oynamak!
Hristodulidis’in Yaptığı Ateşle Oynamak
İsmail BOZKURT
Yorumlar