Necati Özkan, hiç kuşkusuz Kıbrıs Türkleri’nin demokratik tabana dayalı, hem hukuksal hem demokratik meşruiyeti olan “ilk lider”idir.
İngiliz sömürgecilerle savaşımından Atatürk ilkelerinin ve bu bağlamda  Türkiye’de Latin alfabesine geçişin anında Kıbrıs’ta da uygulanması başta olmak üzere onun için çok şeyler söylenebilir.
1 Mayıs 1931’de, yine onun önderliğinde adanın her yanından gelen temsilcilerin katılımı ile Lefkoşa’da gerçekleştirilen Milli Kongre’nin kararları Kıbrıs Türk Halkı’nın siyaseti için belirleyici oldu ve ondan sonra gelen siyasal liderlik o kararlar doğrultusunda savaşım verdi. Kıbrıs Türkleri’ni 1960 tarihli Kıbrıs Cumhuriyeti’nin eşit kurucu ortağı yapan sürece kadar da Milli Kongre’nin kararları belirleyiciliğini sürdürdü. Fonksiyonel federatif bir yapısı olan 1960 ortak Kıbrıs Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Türk fonksiyonel kanadı Türk Cemaat Meclisi’ne tanınan yetkiler neredeyse bire bir Milli Meclis’in (1931) aldığı kararlar doğrultusundadır.
Diğer yandan, Kıbrıs’ın coğrafyasına ve insanına dayalı Kıbrıs Türk Edebiyatı’nın, 1930’lu yılların sonları ile 1940’lı yıllarda filizlendiği bilinir.  Bu filizlenmenin o yıllarda olması yalnızca bir rastlantı olarak nitelendirilemez. Tersine, Necati Özkan’ın liderliğindeki Milli Kongre’nin yarattığı olumlu gelişmenin sonucudur.
Ne yazık ki süreç içinde, sömürgecilerin onu etkisizleştirmesi yetmezmiş gibi, Necati Özkan şiddete maruz kaldı, malvarlığına kastedildi. Asla hak etmediği dışlamalarla/şiddet olayları ile karşılaştı ve resmi tarihten silindi, adı unutturulmaya çalışıldı. 
Onun yeniden keşfedilmesi ve Kıbrıs Türkleri’nin onu yeniden tanıması oğlu Ahmet Necati Özkan’ın kurduğu -benim de uzunca bir süre görev yaptığım- Necati Özkan Vakfı’nın çalışmaları ile oldu. 

***

3-4 Ekim 2023 tarihlerinde, Uluslararası Final Üniversitesi Kampusü’nde
“I. Uluslararası Davetli Kıbrıs Türk Siyasal Liderliğinin Oluşumu ve Toplumsal Etkileri Sempozyumu” gerçekleşti.
Sempozyum, Necati Özkan Vakfı tarafından, Uluslararası Final Üniversitesi (UFÜ), Kıbrıs Balkanlar Avrasya Türk Edebiyatları Vakfı (KIBATEK) ve KKTC Milli Arşiv ve Araştırma Dairesi işbirliği ile sonuca ulaştı ve sekiz üyeli “Sempozyum Koordinasyon ve Düzenleme Kurulu” tarafından yürütüldü.
Yoğun ilginin olduğu ve iki gün boyunca, İtalya, Polonya, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden akademisyen ve araştırmacılar tarafından  yirmi sunum yapıldı. Ayni gün sempozyum bildirilerinin yer aldığı kitap da dağıtıldı.
Konu geneldi: “Kıbrıs Türk Siyasal Liderliğinin Oluşumu ve Toplumsal Etkileri!” Çok güzel bildiriler sunulduğunu söylemem gerekir. Çok sayıda belge de kullanıldı. Bu konuda KKTC’de düzenlenen ilk sempozyum olmasına karşın konu ile ilgili olarak bir akademik gündem yaratıldığını söyleyebilirim.  Sempozyumda sunulan Kıbrıs Türk siyasal yaşamı ile ilgili orijnal bildiriler, bu alanın akademik anlamda incelemeye uygun nice araştırma malzemesi barındırdığını göstermiş olup Kıbrıs Türk siyasal yaşamına yönelik bu tür akademik sempozyumların çoğaltılması gereğini ortaya koydu.
Elbette ki Necati Özkan’a ve adına yapılan haksızlık, sempozyumda çok konuşuldu. Sonuç bildirgesinde de, ilk siyasal lider olan Necati Özkan adının/yaptıklarının okul müfredatlarında yer alması, kültürel ve tarih çalışmalarda ona yönelik yazılar, gösteriler, kısa metrajlı filmler ve okul ziyaretlerinin yapılması, adına devlet okulu olması, adının sokak/cadde’lere verilmesi, büst veya heykellerinin yapılması vurgusu da yapıldı.
Ve tabii toplum liderlerinin isimleri arasında Necati Özkan adının da yer alması gereği de özellikle vurgulandı.

***

Ahmet Necati Özkan’ı rahmetle anıyorum. Babasına sahip çıkıp onun adına vakıf kurması ve babasının adını toplum belleğine yeniden taşıyan çalışmalar yapması takdire şayandır. 
Şimdi o görevi torun Necati Özkan yüklendi. Bu sempozyum iyi bir başlangıç oldu.  Bunun devam etmesi dileğimdir. Torun Necati Özkan’a, Necati Özkan Vakfı’na, sempozyuma destek olan UFÜ, KIBATEK ile KKTC Milli Arşiv ve Araştırma Dairesi’ne,  Sempozyum Koordinasyon ve Düzenleme Kurulu’na ve tüm katılımcılara teşekkür ederim.     

ARŞİVİM MİLLİ ARŞİVİMİZDE

Konuyu değiştirerek başka bir konuya da kısaca değineceğim. 6 Ekim 2023 itibarıyla kendi kişisel arşivimi Girne’deki Milli Arşiv’imize teslim etim ve bunu aşağıdaki biçimde sosyal medyada paylaştım:
“Bugün yılların birikimi olan arşivimi Milli Arşiv'imize teslim ettim. Arşivim, daha önce Türk Tarih Kurumu tarafından 33 klasör/kutu halinde dijital ortama geçirilmişti. Böylece arşivime hem Milli Arşivde belge üzerinden ya da dijital ortamda ulaşılabilecek.
Daha önce binlerce kitabımı YDÜ Yeniboğaziçi Kampüsü kütüphanesine bağışlamıştım.
Mutlu ve huzurluyum. Herkes kitaplarıma ve arsivime ulaşabilecek.
Paylaşmak istedim.”

Paylaşımda değinmediğim birkaç hususu vurgulamak gereğini duyuyorum: Zaman zaman tuttuğum günlüklerimle notlarımın orijinalleri de teslim ettiğim arşivdedir, dijital ortamda da vardır.
Bu arada ne kitaplarım, ne arşivim için tek kuruşluk maddi karşılık talebim olmadığına da belirmek istiyorum.  
Konuyu bir yazımda daha geniş olarak da ele alacağım.
6 Ekim günü yaptığım paylaşımın geniş yansımaları oldu. Beğenen beğenmeyen, yorum yapan herkese buradan da teşekkür ederim.