Geçen Pazar günü güney Kıbrıs’ta yapılan Avrupa Parlamento seçimleri yapıldı ve ilk kez bu önemli organa bir Kıbrıslı Türk seçildi. Gerçekten ilginç ve önemli bir durum...
Geçen gün bu konuda yapmış olduğum yorumumda, böyle bir başarının elde edileceğine pek ihtimal vermemiştim. Lakin Prof. Niyazi Kızılyürek’e güçlü bir destek vermiş AKEL’ciler ve KKTC’den bu seçimlerde oy kullanan bazı Kıbrıslı Türkler.
Yine kuzeyden bu seçimlere “Yasemin Hareketi” adı altında katılan diğer Türklerden kazanan olmadı. Niçin? Çünkü güneyde herhangi bir Rum partisine kayıtlı değiller ve bu seçimlerde “Rum aday” gibi bir muameleye girişmediler.
Niyazi Kızılyürek’in bu seçimlerde elde ettiği başarı, o nedenlere dayanıyor bence. Gerçekte Niyazi Kızılyürek başarılı ve değerli bir akademisyen ve yazardır. Ancak AKEL’in kanatları altında AP’de görev yapacağı için de işi hayli zor bana göre. Bunun nedenler açık...
Elli küsur yılı aşkın çözülemeyen Kıbrıs sorununun temellerinde çok güçlü unsurlar vardır. 21 Aralık 1963 olaylarında dışlanan Kıbrıs Türklerinin var olmak için verdikleri mücadele ve geldikleri KKTC gerçeğindeki hayat, kesinlikle göz ardı edilemez ve hayatımızdan fırlatılıp atılamaz.
O temel unsurların başında, hem KKTC gerçeği, hem de Türkiye’nin uluslararası anlaşmalardan doğan etkin ve fiili garantisi gelir.
Prof. Niyazi Kızılyürek’in seçilmesi haberini duyar duymaz ilk aklıma gelen şey, “Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi”dir.
Malum yıllardan beri bütün Rumların, hatta bütün Rum partilerin ve parti başkanlarının verdikleri beyanatlar, “Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi”nin kalkması gerektiği yönünde. Kızılyürek AKEL Partisi’nin siyasi görüşleri temelinde mevcut olan bu düşünceye açık açık destek verebilecek ve, “Hayır efendim, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi kaldırılamaz” diyebilecek mi?
O bakımdan Kızılyürek’in işinin hayli zor olduğuna parmak basıyorum.
Buna ilaveten yıllarca sokaklardan toplanıp meçhul yerlerde öldürülüp, yine meçhul yerlere gömülen Türklerin elli yıl sonra kemikleri günyüzüne çıkarken, bu durumu Kızılyürek’in midesi kabul edebilecek mi?
“Bunlar normal şeylerdir” diyebilecek mi?
Diyemiyecek elbette. Belki de hassas bir terazi üzerinde vicdanını tartarak konuşacak bundan sonra.
Bir başka mesele...
Prof. Niyazi Kızılyürek AP’deki temaslarında, yapacağı konuşmalarda, “Kıbrıs’taki Türk askerinin adadaki varlığı anlaşmalara dayanıyor” diyebilecek mi? Bence bunu da söyleyemeyecek.
Acaba diyorum...
Adada yıllarca süren ikili görüşmeler temelindeki nedenlere temas ederken, “Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü, Rumların uzlaşmazlıkları ve zamana oynamaları”na daynıyor da diyebilecek mi? Bunu da es geçecek bence.
Kaldı ki AKEL gibi köklü bir partiden AP’ye aday olup da seçilen Kızılyürek, kendi partisinin temel ilke ve düşüncelerini taşıma ve uluslararası platformlarda “çözümleyici” bir rol oynayabilecek mi?
Gerçekte Kızılyürek’in yapması gereken de bu olmalıdır. Malum AP’de pek çok klikler ve Türklere ve Türklerin sorunlarına ilişkin nice anti görüşü AP üyeleri olacaktır eskisi gibi.
Herkes Kızılyürek’in seçilmesini, “Bir ilk ve bir dönüm noktası” olarak algılarken, bu yeni durumun da tarihe geçeceğini söylemek yanış olmaz herhalde.
Bu başarı berrak bir su gibi net ve somut olacak mı?
Olmayacak.
Gerek Rumların, gerekse kuzeydeki milliyetçi kesimin düşünceleri “faşist düşünce” diye tanımlayan insanlar olabilir. Önemli mi?
Tam on bir yıl göçmen çadırlarında ve mağaralarda bir ömür törpüleyen Kıbrıs Türkü yaşadığı acı günleri bir tarafa bırakarak “Bravo Kızılyürek’e” diyemiyecek.
Bir diğer deyişle, Kıbrıs Türkü’nün Anavatan gerçeği ile var oluşu hiçbir zaman değişmeyecek ve Kızılyürek’in AP üyeliği, sadece ve sadece AKEL’İin mensubu olarak kağıt üzerinde kalacak.
Bekleyip göreceğiz bakalım, Kızılyürek’in siyasi konumu onu nereye sürükleyecek...