Irkçı terörist Branton Tarrant’ın Yeni Zelanda’da gerçekleştirdiği katliam bir sürü soruyu beraberinde getirdi. Branton’un Yeni Zelanda’da bir camiye girerek müslümanları acımasızca çok gelişmiş silahları ile tarayıp öldürmesini ve yaralamasını, öyle bir iletişim ortamında izlediğimde damarlarımdaki kanım dondu sanki. O görüntüleri izlerken, “Bu adam sadist ve psikopattır” dedim.
Şu caninin masum indanları hem katletmesi, hem de bütün olayı başındaki kameraya kaydedip bütün dünyaya atması, resmen sadistlik ve psikopatlıktan başka birşey değildir. O zaman bir soru sorma ihtiyacı duyuyor insan.
“Şu cani böyle bir katliamı neden kilisede değil de, camide gerçekleştirdi?”
Bu işin kökünde büyük bir nefret ve kin yatar. Özellikle müslümanlara karşı. Hatta Irkçılık ve faşizm yatar.
İnsanlar camiye veya kiliseye neden giderler?
Allah’a ibadetlerini yapmak ve iç huzura kavuşmak için. Lakin Yeni Zelanda’daki katliama hedef olan müslüman din kardeşlerimiz nereden bilebilirlerdi böyle bir sadistin kurbanı olacaklarını.
Adam insanların üzerine kurşun yağdırmış, sonra da sil baştan kurşunladıklarını bir kez daha taramış, ölümlerini garantilemek için.
Sonuçta 50 kişi hayatını kaybetti, yüz civarında insan da yaralandı. Her tarafa kan bulaştı. İnsanların ruhlarına bile kan bulaşmış. O yetmezmiş gibi arabası ile yola çıkan şu çılgın adam, yolda kimi görmüşse taramıştır.
Şu psikopatın çektiği resimler, küçük çocukların bilgisayar oyunlarındaki savaç oyunları gibiydi. Davranış ve eylem biçimi, bize çocukların bilgisayara yüklenmiş savaş oyunlarını hatırlattı nedense. Ve bu durum beni bir kez daha düşündürdü.
“Demek çocuklar, bilgisayar veya cep telefonlarındaki savaş, hatta katliam oyunlarından o denli etkilenirler ki, zamanla ruhlarında bir canavar oluşur.”
Bu durumu herhalde sosyologlar ve psikologlar değerlendireceklerdir.
O değerlendirmede şu caninin geçmişini ve bilinç altında yatan isyanının ve öldürme arzusunun çok yüksek olduğu gerçeğini gün ışığına çıkacaktır diye düşünüyorum.
Sanırım onlara en güzel cevabı TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan verdi.
“Terörist, İstanbul’a geleceğiz, tüm camileri, minareleri yıkacağız, diye zırvalamış. Be namussuz, Yeni Zelanda nire, Türkiye nire? Haçlı bozuntularına sesleniyorum. Başaramayacaksınız! Terörist iki kez İzmir’e gelmiş. Tüm bağlantılarını bulup çıkartacağız. Yeni Zelanda’da bunun hesabının sorulmasını isteyeceğiz.”
Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu ile Cumhurbaşkan Yardımcısı Fuat Pltau, Yeni Zelanda’ye gitmişler o acılı insanlara tazileryini, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye adına sunmuşlar.. İyi etmişler.
O belirlemelere göre şu psikopat ve müslüman düşmanı Branton iki kez İzmir’e gelip bazı keşifler yapmış olsa gerek. Belki de bir Cuma namazında en büyük cemimizde namaz kılan masum inları katledecekti. Ama böyle bir işe girişemedi nedense.
Böyle adamları direk öldürmeyeceksin. Bu ve bunun gibileri meydanlarda bir direğe bağlayıp, anadan doğma soyacak, etinden et kesecek, sonra da yarasına tuz basacaksın. Öldürmek çare değildir. Önemli olan kendi yaptığı işkence ve cinayetlerin acıların kendi ruhunda ve bedeninde hissetmesi ve acı çekerek ölmesidir. Tabii ki adalet diye birşey vardır. Adalet ne karar verirse, o uygulanır suçluya. Belki böyle psikopatların etinden et kesmek de bir tür sadistliktir ama, bir an için insan o masum insanların öldürülüş biçimini hatırlayınca nerdeyse insanın içinden geliyor o tür öldürme biçimi.
Gerçekte böyle insanların tek çıkış yoludur ölüm.
Zaten böyle bir ktliamı gerçekleştirirken, herşeyi göze almıştır bu alçak. Adeta, “Benim için öyle de ölüm, böyle de ölüm. O halde intikam arzumu yenerek böyle bir katliamı gerçekleştireyim ve ne olacaksa o zaman olsun” anlayışı ile hareket etmiştir.
Bu acı olaydan sonra kaç kişinin yuvası yıkıldı ve kaç kişinin ocağına ateş düştü, tahmin edebilir misiniz? Yakınlarını bu olayda kaybedenlerin yüreklerinde oluşacak kin ve öfkeler, sanırım çok uzun yıllara yayılan bir nefret makinası haline gelecektir. Annesi babası o katliamda ölen çocuklar bir gün büyümeyecekler mi? Elbette büyüyecekler ve onlar da intikam alma tutkusuyla kendi gerçeklerini buluşturacaklar. Bir diğer deyişle intikam intikamı getirecektir.
Değişen dünya değerlerinde gerçek insanlık ve gerçek insanlığın arayışları hüküm sürerken, bu tür çirkin saldırıları kabul etmek veya ona onay vermek mümkün değildir.
Şu alçağın yaptıkları bir an için bana Hitler’i ve onun diktatoryasını hatırlattı. Katilin verdiği selam de Hitler selamıydı esasında.
Oydu buydu derken, neylersin nice insanın hayatı bitti bir sadist ve psikopat yüzünden.