Ülkenin şu anda içinde bulunduğu döneme baktığımızda, görev başında olan Sağlık Bakanı Ali Pilli’nin ne zor günlerden geçtiğini görüyor ve takdir ediyorum. Nemelazım Ali Pilli, tabir yerinde ise, “Canını yiyip bitiriyor” koronavirüsü ile savaşmaktan.
Sağlık Bakanlığı yapmak gerçekten yürek ister. Özveri ister, kendini yaptığı işe adamak ister.
Zaman zaman sağlıkta yaşanan olumsuzluklardan şöyle dediğimiz olmuştur.
“Sağlık birimlerimiz dökülüyor....”
Veya, “Bozulanlar düzeltilmiyor, eksikler tamamlanmıyor” deriz.
Hatırlıyorum Lefkoşa Genel Hastanesi, bir diğer ismi ile Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanesi 1974 Mutlu Barış Harekatı sonrasında tamamlanıp devreye girdiğinde, “Rumlarda bile böyle modern hastane yoktur” demişizdir.
O ifadeler o gün için geçerliydi. Geçen zaman zarfında yeni biten hastanenin tuvalet kolzetleri kırılmış ve tamir edilmemişti. Bazı duvarların nemden kabardığı görülmüştü. Poliklinik hizmetlerinde de bayağı aksaklıklar olmuştu. Ve dahaları.
Çok zaman yoktur...
Yağan selli yağmurlardan ötürü hastanenin bodrumu adeta havuza dönmüştü. Bodrum dediğimiz bölge, hastanenin arka tarafında morg biriminin olduğu bölüm...
Hangi ülkeye giderseniz gidiniz, bütün hastanelerin bahçeleri çiçek bahçesi gibidir. Yeni hastanenin bahçesi maalesef istenen düzeyde bir çeveye sahip olamamıştır. Bunlara ek olarak hastanenin ön bahçesindeki gereksisz park rezervleri, halk için bayağı sıkıntı yaratmıştı.
Anımsadığım kadarı ile eski Sağlık Bakanı Faiz Sucuoğlu park işine el atmış ve bayağı hastanenin yeni park mekanlarını düzenlemişti. Doğruya doğru Faiz Sucuoğlu da başarılı bir Sağlık Bakanı idi.
Geçmişte yaşananlar, normal bir hayatın içinde yaşananlardı. Ya şimdi?
Şimdi içinde bulunduğumuz koronavirüs belası, adeta hayatımızı alt üst etmiş bir düşmandan farklı değildir. Tabii ki her ülkenin verdiği savaş gibi, bizde de çok büyük bir savaş veriliyor bu virüs için.
Devamlı televizyonların verdiği spot mesajlarla, “Evde kalın, güvende kalın” diyerek halk uyarılıyor. Gerçekte halkımız sokağa çıkma yasağına harfi hafine uyuyor. Banka, eczacı ve market dışında sokağa pek çıkılmıyor. Zaten bu işi başaracaksak ve bu beladan kurtulacaksak, hep beraber evlerimizde kalmakla bu yılanın başını ezeceğiz evvel Allah...
Vakit vakit Sağlık Bakanı Ali Pilli, Türkiye Sağlık Bakanı gibi halkı aydınlatan açıklamalar yapıyor. Mesela evvelki günkü açıklamasında şöyle diyor:
“KKTC’de yeni vaka yoktur.”
Sadece bu ifade bize, geleceğimizin parlak olacağı mesajını veriyor. Yani virüsten kurtulmanın ilk sinyalleri gibi.
Sanırım Ali Pilli’nin gecesi ile gündüzü birbirine karışmış, normal hayatı alt üst olmuş, aile hayatı darmadağın olmuştur diye düşünüyorum. Sağlık Bakanı olarak günlük tedbirleri almak ve aldırmak zorundadır. Sadece o değildir. Günlük alınan tedbirlerin tarfi tarfine uygulanıp uygulanmadığını da kontrol etmek zorundadır. Zaman zaman bazı birimlerle çatışmalar olsa da, bunları aşmak kiçin de göğsümüzü siper ederek ve ahenk zemini yaratarak bunların da hakkından gelmek durumundayız.
Bereket versin ki bu küçücük adada doğmuşuz, bu küçücük adadak çok büyük bir dayanışma içinde zorlukları yeniyoruz. Bunun yanında kockosa Anavatan’ın yardımları avuçlarımıza akmaktadır.
Mesela Türkiye gerek maske, gerek hijyen malzeme ve eldiven üretimine geçmiştir. Bunun yanında seri test medotlarını ve ihtiyaçlarını geliştirmiştir. Hatta bazı ülkelere yardım dahi yapmaya başlamıştır. Türkiye bizim onurumuz ve gururumuzdur.
Uzun zamandan beri Türkiye’nin AB’ye girme çalışmaları vardır, bildiğimiz gibi. Hani o sözde “büyük Avrupa Birliği” nerede? Bütün Avrupa’yla Ameika’yı yakıp kavuruyor koronavirüs. O “En büyük benim diyen” ülkeler nerede? Ne yapıyorlar? Artık insanları gömecek mezarlık kalmadı. Dünyadaki ölü sayısı yüz yirmi bine ulaştı. Nerdeyse KKTC halkının nüfusu kadar bir rakam.
Bundan sonra hayat normale döndüğünde şu batı ülkeleri idrak edebilecekler mi Türkiye’nin vefasını ve yardımseverliğini ve de büyüklüğünü?
Velhasıl şu beladan bir an evvel kurtulmanın umudu içinde her gün doğan güne bakıyor ve dua ediyoruz. O zaman tahammül sınırlarımızı zorlayarak evde kalalım, diyorum.