Kıbrıs Türk ve müslümanlarının yetiştirdiği Nakşibendi tarikatının büyük din adamı Şeyh Nazım Kıbrısî, bir süreden beri tedavi gördüğü Yakın Doğu Hastanesi’nde hayata veda etti.
İleri yaşlardaki Lefkoşalılar hatırlayacaklar Şeyh Nazım’ın Abdi Çavuş Sokağı’ndaki dergahını. Abdi Çavuş Sokağı ile Bodamyalı Sokağı’nın kesiştiği köşe üzerindeki çift katlı eski yapıda toplardı kendi tarikatına bağlı insanları. O yüce binaya girip çıkan başları örtülü kadınlar, değişik din kıyafetlerindeki adamlar, Şeyh Nazım’ın müridleri olduğu mesajını verirdi. Onun o genç din adamı görüntüsü hala belleğimdedir.
Bizim ev de hemen bir sokak aşağıdaydı. Lakin devamlı oradan geçip giderdik. Dergah’ın karşı köşesinde bir sokak çeşmesi, bir de kocaman bir mor çiçekli leylak ağacı vardı. Herkes o çeşmeyi “Nuri Dayı’nın çeşmesi” olarak bilirdi. Zaman zaman o çeşmede kadınlar su yüzünden kavga etseler de, dergahtan yükselen dualar ve islami korolar, orada bir tezatı sergilerdi sanki.
Dergahtaki insanlar Allah’ın yolunda ve kendi inançlarında Şeyh Nazım’ın önderliğinde dualarını yaparlarken, öte tarafta rezil kadınlar birbirine girerlerdi çeşme başında. Bizim ilkokul dönemlerimizdi. Bir süre sonra da EOKA harekete geçmiş ve polis Nihat, Bodamyalı Sokağı’nda bir EOKA’cı tarafından öldürülmüştü. Bunlar Lefkoşa’nın manzaralarıydı ki, rahmetlik Şeyh Nazım, bu fotoğrafta yer alan önemli isimlerden biriydi.
Bizler olgunlaşıp hayatın içine girdiğimizde, dergah binasının zaman içinde yıkıldığını ve oraya bir başka bina yapıldığını görmüştük. Lakin Şeyh Nazım’ın artık kendini kabul ettirdiği bir dini akımın ve ermişler grubunun içinde görmeye başlamıştık.
Her din adamı eren veya etmiş olamaz. Ne de Nakşibendi kimliğini kolayca kazanabilir.
Şeyh Nazım’ın genellikle başındaki sivri kavuğuna sarılı sarığı ve yeşil, adeta türbedar bir renk içindeki cübbesi ile görürdük. Onun etrafındaki pek çok milletten ona inanmış, onun ermişliğine tapmış ve onun misyonunu üstlenmiş nice müritlerini de görür olmuştuk.
O, gerçekten bir Kıbrıs insanıydı, Allah rahmet eylesin. Soyadını bile “Kıbrısî” koymuştu. Yani Kıbrıslı anlamına gelen bir soyadı. Kendisi aslen Larnakalı ama kendi dergahını Lefke’ye kurmuştu. İlerleyen yaşı galiba ona daha bir ermiş kimliği kazandırmıştı. Pek çok Arap ülkesinden ona gelip el etek öpen, nice müritleri ve aşırı dincileri onu ziyaret etmeye başlamışlardı. Sadece Arap ülkelerinden değil, dünyanın dört bir yanından gelip onu ziyaret eden, ondan helallik ve kusal bir nefes alan pek çok insan vardı.
Tabii ki bir inanç tarikatıdır nakşibendilik. Allah’a giden yolun bir başka şekli olsa gerek. Onun ölüm haberi geldiğinde, cenazesine katılan, nice onun gibi giyinen müritlerinin heyecanı göze çarpıyordu. Aralarında İngiliz müritleri de vardı.
Şimdi gelelim Lefke ile Şeyh Nasım ilişkisine...
Hani bizde pek olmayan “İnanç Turizmi” için birşeyler yazalım.. Şeyh Nazım Lefke’ye yerleşince ülkemizin inanç turizmi de artmaya ve Lefke’ye olan ilgi de, onun tarikatına bağlı insanlarca artmaya başladı.
Turizmciler herhalde bundan sonra tanıtım broşürlerine “Şeyh Nazım Kıbrısî’nin mezarının bulunduğu belde” olarak koyacaklardır. Koymaları lazım çünkü inanç turizmi de dünyada hayli taraf bulan bir turizm ağıdır.
Rahmetli’nin mezarı ailesinin isteği üzerine dergahının bahçesine kazılmış ve öldüğü günün akşamı oraya defnedilmiş. Herhalde bütün din dünyasında bir bomba gibi patlamıştır onun ölümü. Şimdi göreceksiniz... Binlerce insan onun mezarını ziyaret etmeye ve onun kokladığı havayı koklamaya başlayacaktır.
O ziyaretler bir iç huzur için mi? Bence de iç huzur içindir. Çünkü bazı insanlar dini inançları ile yaşarlar ve var olurlar. O inançlar onlara huzur verir de diyebiliriz.
Mesela hafızalara kazılan nice ermişin mezarı vardır adamızda. Örneğin Hızır Dede, Türabi Dede, Hazreti Ömer Tekkesi gibi nice türbeler ve güçlü din bağları olan insanlarca ziyaret edilen anlamlı yerler vardır. Herhalde bu halkalara bir yenisi daha eklenecek ve Şeyh Nazım’ın türbesi, adeta bir tavaf yerine dönüşecek. Kimileri son nefesine kadar onun etrafında olmuş ve ondan helallik almış. Onun nefesi ve onun inançları ile kendi inanç dağarcığına güç katmış.
Allah rahmet eylesin muhtereme. O ismi ile, inanç ve kendi tarikatı ile dünyada bir ekol ve bir isim olmuş ve onun sayesinde inanç dünyasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığı da idrak edilmiş oldu. Kimine göre onun madde olarak ölümünün ötesinde onun hala yaşadığı anlayışı vardır. Hani yaşarken ölmek ötesinde, ölürken yaşamak gibi bir şey...
Allah Şeyh Nazım’a gani gani rahmet, onun yaslı ailesine ve müritlerine sabır ve metanet versin. Bütün sevenlerinin başı sağ olsun.