Türkiye’nin  Rusya ve İsrail arasındaki buzlar yavaş yavaş  çözülme noktasına geldi.  Uzun zamandan beri büyük bir gerginliğin yaşandığı süreçte, ne büyük kayıplar ve ne büyük psikolojik yıkımlar olmuş...

 Sınır ihlali yüzünden düşürülen Rus uçağının ve ölen pilotların durumu, Türkiye ile Rusya arasında çok büyük bir prestij kavgasına dönüşmüştü.  Rusya “Türkiye özür dilesin” derken, “Ben neden özür dileyim, suçlu olan Rus uçakları ve pilotlarıdır” demiştir.  Bir inat bir murat, bu gerginlik ve çok ciddi zıtlaşma, her iki ülkenin de maddi ve manevi kayıplarına neden oldu.

Maalesef bütün komşu ülkeler arasında bu ve buna benzer sorunlar yaşanmış ve zaman zaman da yaşanmaktadır.  Rus uçağının düşürülmesi bir talihsizlikti.  O talihsiz olay, Rusya’nın Türkiye ile olan bütün ticari ilişkilerini dondurmasına neden olmuştu. Özellikle de Türkiye turizmi, bu yaz çok büyük yara ve darbe almıştır. 

Böyle yaralar kolay kolay kapanmaz. Ta ki iki ülke arasındaki zıtlıklar bitsin ve yeni dostluk köprüleri kurulsun. Nitekim Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Putin’e gönderdiği “üzüntü mektubu” bir özür niteliğindedir.  O bağlamda iyi de oldu.  Şimdi öyle anlaşılıyor ki,  eski dostluklar ve eski işbirlikleri yeniden hayat bulacak.

Gerçekçi olmak gerekirse, Rus turistler, Türkiye için çok büyük bir nimettir.  Özel sektörün yatırımcıları için de Rus pazarı çok önemlidir.  Yani iki ülke içinde geçerli olan şu “diklenme ve prestij” kavgası bir an evvel bitmeliydi ve son bulmalıydı.  Bence buzların erimesi herkesi mutlu etmiştir.

Yıllarca “demir perde” dedik ve komünizmle liberalliği, sağ düşünceyi belleğimizde çatıştırmışız.  O büyük kavgalar kimseye yarar sağlamadı.  Gördünüz mü değişen dünya değerlerini?  Türkiye ile Rusya dostluğunun ve güzel ilişkilerin oluşmasında geç de olsa iyi bir süreçtir bence.  Dünyada ne sağ kaldı, ne de sol. Önemli olan global dünyada insanların birlikte mutlu yaşamalarıdır.  Radikal düşüncenin insanları her zaman bu türdeki güzel ilişkilere çomak sokarlar.  O zaman yine soruyorum.

“Dünyada neyi paylaşamıyoruz?”

Güç dengeleri bağlamında olaya baktığımızda, her zaman Amerika-Rusya güçlerinin çatışmalarını ve soğuk savaşlarını görmüşüzdür.  Bence hala o soğuk savaş, o büyük güçlerde devam etmektedir.  Eskiye kıyasla daha bir işbirliği temasları olsa da, maalesef o “paylaşamadığımız dünyada” dostluk yerine düşmanlık tohumları ekilmektedir.

  Türkiye-İsrail ilişkilerinin bozulmasına gelince...

Hatırlayacaksınız... İsrail’in Gazze’ye uyguladığı insanlık dışı abluka ve açlık çemberini kırmak maksadıyle  Mavi Marmara Gemisi, Gazze’ye yardım götürmek için yola çıkınca, İsrail gemileri ve uçaklarınca saldırıya uğramış ve on Türk ölmüş, bir sürü de insan yaralanmıştı.  Bu kabul edilir birşey değildi.

Zaten bu olay öncesindeydi anımsadığım kadarı ile dönemin başbakanı Erdoğan’la İsrail Başbakanı’nın bir zirvede buluşmaları ve Erdoğan’ın keskin çıkışları ile “Filistinlilere uyguladığınız insanlık dışı ambargo ve baskıları kaldıracaksınız” sözlerine karşılık konuşmak isteyen İsrail Başbakanı’na “One minute” şeklindeki çıkışları ile hayli sinirlenmiş ve zirveyi terketmişti.  İşte o zamandan Türkiye ile İsrail’in arasına kara kediler girmişti.  Erdoğan yerden göğe kadar haklıydı ve tavrını da bugüne kadar sürdürmüştür.

  Yıl 2013’e gelindiğinde ABD, israil’e baskı yaparak, Türkiye’den özür dilenmesini sağlamış ama, ölenlere tazminatlar ödenmediği gibi, ambargolar ve baskılar da kalkmamıştı.

 Şimdi ölenlerin ailelerinin İsrail aleyhine açtığı dava sonuçlandı ve tazminat konusu yeniden gündeme geldi.  Türkiye ile İsrail arasında meydana gelen yakınlaşma, tazminatın ödenmesine noktasına doğru geliyor.

 Tazminatlar ödenir de, en önemlisi iki ülke ilişkilerinin iyileştirilmesi ve İsrail’in Filistin halkına insanca davranması ve hakların teslimidir.

Doğruyu söylemek gerekirse, İsrail’in güney Kıbrıs’tan ziyade Türkiye’ye ihtiyacı vardır.  Denizdeki doğal kaynakların birlikte temini ve çalışma ortamı yaratma, en doğru olandır esasında.  Doğu Akdeniz’de çıkacak olan doğal gaz veya petrol, ancak Türkiye üzerinden bütün Avrupa’a götürülebilir. Yani ortak düşüncede birleşip geleceği kucaklamak lazım.

Bekleyip göreceğiz, Türkiye-Rusya ve Türkiye-İsrail dostluklarının nasıl yeniden tesis edildiğini ve gelişmesini.