Artık bütün dünya, Türkiye’nin yükselişini bariz bir şekilde görebiliyor.  Özellikle şu son dört ayda Türkiye’nin covid-19’la mücadelesinde, hemen hemen bütün ülkelerden çok daha başarılı olduğu görüldü.

            Türkiye’nin istikrarlı ekonomisi ve temelde yarattığı büyük hedefler, bazılarını rahatsız etse de, Türkiye inandığı yolda yürümeye devam etmektedir.

            Mesela AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Komisyonu Başkan Yardımıcısı Josep Bornel’in Güney Kıbrıs’ı ziyareti  ve yaptığı açıklamaları Rumları ve Yunanlıları bayağı rahatsız etti.   Esasında Rumların bütün zorlamaları, AB’nin Türkiye’yi daha da baskı altına almasına yöneliktir.  Lakin Bornel, Rumların hayallerini yıkacak nitelikte konuşma yaptı.

            Rumların Politis gazetesi’nin Bornel’le ilgili attığı başlık şöyleydi:

“CEZALANDIRMA DEĞİL, NORMALLEŞME!”

Bu başlık doğrultusunda Borel’in gerçek niyetini yorumluyor.

“AB’nin Türkiye’yi cezalandırmak değil, ilişkilerin normalleşmesinden yana olduğu” şeklinde veriyor.

O sözlerin içinde var olan gerçekler şudur.

            “Türkiye çok yakın bir zamanda, ekonomi listesinde ekonomisi en yüksek olan dünyanın ilk  on ülkesi olarak yerini alacaktır.”

            Bu sözler boşuna söylenmez.   Akdenizdeki doğal gaz aramaları, Libya ile olan dostluk bağları ve Libya bağlantılı güney Kıbrıs’ın Akdeniz’deki hareket kabiliyetini pasifize etmesi, gerçekten Türkiye’nin yükselişini ve onurlu duruşunu sergiler.

            O nedenle değil mi ki Rum toplumu lideri Nikos Anastasiadis Türkiye’nin önünün kesilmesi için AB’ye baskı yapılmasını talep etmektedir.

            Çabuk hırsız gibi hareket eden Anastadiadis de anlamıştır Türkiye ile tek başına baş edemeyeceğini.  Doğu Akdeniz’de doğal gaz arama sevdasında olduğu ortakları şu anda, kendi derdi ile uğraşmaktan başka birşey yapmıyor.  Koronaviüs bütün dünyayı yakıp kavurduğu gibi, Fransayı da, İsrail’i de, Suudi Arabistan’ı da yakıp kavurmuştur.  Fakat yine de külahı yere vurmuyor.

            Türkiye’nin yükselişini kim engelleyebilir?

            Türkiye ta geçmişten günümüze kadar yaratmakta olduğu dünya ekonomi piyasasını genişletmeye devam ediyor.  Harp sanayiinden tutun da, otomotiv sanayiine, tekstik ve giyim sanayiine kadar herşeyi üretiyor.  Ve dolayısı ile bütün dünyanın piyasasını alt üst ediyor.

            Japon yatırımcılarla olan işbirliği bambaşka bir güç kaynağıdır.  Japon yatırımcılarla Boğaz’ın üzerine yapmış olduğu köprüler ve daha nice yatırımlar, bütün dünyanın gözleri önündedir.

            Bütün bunlar yükseliş değil mi?

            Son otuz yıldan beri süregelen zamanda görülmüştür ki Türkiye, tıp alanında da çok büyük başarılara imza atmıştır.  Ortadoğu’nun sağlık tercihi, her zaman Türkiye olmuştur.  Ne kadar değerli bilim ve tıp adamları vardır Türkiye’de...

            Kalp damar rahatsızlıkları, kalp ve böbrek nakilleri, yeni  icatlar da yine Türkiye’nin yükselişinin bir parçasıdır.  Bugün batının tercih ettiği sağlık mekezleri, Türkiye’nin sağlık merkezleridir.

            Bakmayın siz şimdi koronavirüs belasına.  Elbet bir gün bu bela da dünyadan çekip gidecek.  Ve koronavirüs sonrasında turizmde öyle bir patlama olacak ki, kimse Türkiye’yi bu alanda da tutamayacaktır.  Türkiye’nin doğal kaynakları, teknolojik yayınlarla dünyanın gözünün önüne serilmektedir.

            İnsanlar şu koronavirüsten o kadar bunalmış ki, kendilerini huzura kavuşturacak bakir topraklar aramaya başlamışlardır.  O bakir topraklar ve el değmemiş güzellikler Türk insanın hayatındadır.  Dünya turizmcileri bunu çok iyi biliyorlar.

            Türkiye Cumhurbaşkanı Recep tayyip Erdoğan’ın son çıkışları şudur:

            “Hakkımızı söke söke alacağız....”

            Erdoğan bu sözleri neden söyledi.  Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın yaptığı açıklamalara göre, 26 farklı şehirlerde  52 hidroelektrik üretim merkezlerinin açılışı gerçekleşmiş.  Hem de aynı anda yapılan açılışta.  Erdoğan özellikle Avrupa Birliği’ne mesaj göndererek,  AB’ye üye bazı ülkelerin şeffaflıktan yoksun olduklarına atıfta bulunmuştur.  Bir yerde Türkiye’nin önünü kesmek isteyen bazı ülkelere seslenmiş oluyor ve şöyle diyor Erdoğan:

            “Bu şekilde mücadeleyle mesafe kat etmek, ülkemizi krizlere karşı daha güçlü, daha bağışık, daha esnek getiriyoruz.”

            İşte bütün bunların toplam ifadesi, Türkiye’nin yükselişindeki değerlerdedir.