Elli küsur yıl geçmesine rağmen, hala da kayıp Türklerin kemikleri bulunamadı. Hala kayıp ailelerinin gözleri yollarda. Fakat Rum tarafı kayıplar konusunu yine Türklerin üzerine yıkmaya çalışıyor.
Bakınız Başkanlık Komiseri Fotis Fotiu neler yumurtlamış, Yunanistan’daki bir etkinlikte...
Bu konuşmanın haberi, Fileleftheros gazetesinin 27 Eylül 2021 tarihli nüshasında yayınlandı. O haberde Fotiu’nun Türk askeri ve kayıplar için söylemiş olduğu sözler kesinlikle kabul edilemez. Madem Fotiu Türk askerini barbarlıkla itham ediyor, biz de kendisine ve ustalarına bir başka gerçeği hatırlatacağız.
Esasında gerçekler bir değil, yüzlercedir.
Fotis bu açıklamalarında Türk askerini barbarlıkla suçlar ve Rum kayıp yerlerini göstermemekle itham ederken bazı şeyleri unutuyor.
En bariz örneği, 15 Temmuz 1974 Makarios darbesinde Rum’un Rum’u vurduğu ve toplu halde cesetlerin bir Rum mezarlığına gömülmesidir. Mezarlıklar sorumlusu Stefanis’in açıklamalarında şöyle bir açıklama vardı.
“Rumlar kayıplarından söz ederler de, 15 Temmuz 1974 darbesinde Rumların iç çatışmalarında ölen yüzlerce Rumun toplu halde kamyonlarla getirilip gömülmesinden söz etmezler.”
Fotis gitsin ve kendi kayıplarını o Rum mezarlığında arasın.
Bir defa Türk askeri buraya kendi keyfi ve kendi kararı ile gelmedi. Türk askerini adaya davet eden de, yine kendileridir. Makarios’tur, Nikos Samson’dur, Yunan komutanlardır ve dahalarıdır...
Makarios’a o darbe yapılmasaydı, elebette Türk askeri adaya çıkarma yapmayacaktı. Lakin Rumların ENOSİS hırsları, onların dünyasını kararttı.
Ne yani? Rumlar ENOSİS hayalleri uğruna bir operasyon başlatacak ve Türk askeri elleri kolları bağlı bu operasyonu mu izleyecekti?
Türk kayıpları, ta 1950’li yıllardan başlar. Gidenler gitti ve hala daha dönmedi.
21 Aralık 1963’ten 1974 Mutlu Barış Harekatı’na kadar geçen süreçte Rumlar, pek çok masum Türkü sokaklardan toplayıp, meçhul yerlerde öldürdüler ve yine meçhul yerlere gömdüler.
Türk ve Rum kayıplar konusunda bir fark vardır. Adına “gerçek” dediğimiz bir fark...
20 Temmuz savaşlarına kadar Rumların ortadan kaldırdığı Türklerin bulunması için kayıp aileleri sınırlarda dünya kadar eylem yaptı, BM Kıbrıs Temsilcisine muhtıralar verdi, Avrupa İnsan Hakları’ndan yardım istedi. Ama kimsenin kulağı bu sesi duymadı. Hatta bir toplantıda Kleridis’e sormuşlar kayıplar konusunu. Ve o da yüzü kızarmadan, “Öyle bir sorun yoktur” deme cüreti göstermiştir.
Rumların kayıplar sorunu 15 Temmuz 1974’le başlar. 15 Temmuz’da Rumların öldürdüğü Rumlar, 20 Temmuz savaşlarında savaşta ölen Rumlarla başlar.
Yani Rumlar öldürdükleri ve kayıplar listesine yazdırdıkları Türkleri görmezden geldiler. Savaş sonrasında kendi kayıpları da bulununca, işte o zaman çığlık atmaya başladılar.
Savaşta ölen Rumların durumuna da parmak basmakta yarar vardır.
Temmuz ve Ağustos’u kavurucu sıcaklarında savaşta hayatını kaybeden Rumların toplu halde gömülmeleri doğaldı. Çünkü cesetler o yaz sıcağında kokmuş, kurtlanmış ve etrafın sağlığını tehdit eder hale gelmiş. Savaş ortamında kim, nasıl bu detaylara girerek ölen kişilerin kimliklerini belirleyebilirdi ki? Kimse?
Dolayısı ile herşey zamana kalamıştı.
Rumların 20 Temmuz’a kadar hiç kayıplar sorunu olmamıştı. Ne zaman savaşta yakınları kaybolunca, Rumlar da çığlık atmaya başladılar, yukarıda ifade ettiğim gibi. Türk kayıp aileleri elli yılın üzerinde acılarla yaşadılar.. Kaldı ki Türk askerinin Rum kayıplarını sakladıkları veya gömü yerlerini göstermediklerine dair iddiaları bir tarafa, Türk askeri geçmişte Kayıp Şahıslar Komitesi ile sıkı işbirliğine girerek, Rum kayıpların bulunmasına yardımcı olmuştur.
Rumların kabul etmek istemedikleri gerçek, savaşta ölen Rumların bir katliam yüzünden ölmedikleridir. Lakin bütün kayıp Türklerin akibeti, hep meçhulde kalmış ve Türk kayıp aileleri yıllarca sınırlarda kayıpları için protesto eylemleri yapmışlar ama bir sonuç alamamışlardır.
Ve şimdi Fotis sanki bunları bilmezmiş gibi orada atıp tutarak, yeni bir dünya kamuoyu oluşturmaya çalışıyor.
Gerçekte barbar olan Türk askeri değil, barbar olan bal gibi de EOKA ve Rum fanatiklerle, Rum halkıdır.
Yoksa Fotis’in bu açıklamaları yeni bir gündem oluşturmaya yönelik mi, Anastasiadis gibi?